Dünkü maçta takımdan bahsetmeden önce, maçın önüne çıkan iki adamdan bahsetmek lazım. Herkesin aklında kalan iki isim Cüneyt Çakır ve Mehmet Batdal. Cüneyt Çakır belli ki kendisine
maç öncesi verilen görevi layıkıyla yerine getirmiştir. Fenerbahçe'yi playoff (nam-ı diğer süper final) öncesi potada tutma çalışmalarına başlandı. Aslında çarklar fenerin Bursa maçında dönmeye başladı. Bursa'nın verilmeyen golünden sonra dün de TT Arena'da Cüneyt Çakır, maçın başında oyuncularımızı kartlarla sindirerek aynı zamanda da oyunu gerdi. Benzer pozisyonlarda Trabzonlulara sadece uyarıda bulundu. Bunun yanında haftaya fenerle oynayacak olan Trabzon'un kart sınırındaki önemli oyuncularına da kartını gösterdi. 2009-2010 sezonunda Ali Sami Yen'deki Bursa maçında Bünyamin Gezer de maçı beraberliğe bağlayıp kaçmıştı zaten. Bu ülkede futbola etki eden adamların hepsi (medya, yetkililer vs.) fenere çalışıyor nedense...
Herneyse, maçın diğer adamına geçelim. Mehmet Batdal belki de ilk 18'de yer bularak kariyerinin fırsatını yakaladı. Oyuna girdikten sonra -kafa topları hariç- çok da kötü oynamadı bence. Lakin 90+4'te kaçan golün izahı yok arkadaş! O golü atsaydın belki de gelecek sezon en azından hazırlık kampında kalma şansın olacaktı. Yıllar önce deplasmandaki Athletic Bilbao maçında yine benzer bir gol kaçıran Burak Akdiş, o pozisyondan sonra bir daha iflah olmadığını hatırlatmak lazım. Yine de ben, o pozisyonda ne Sercan Yıldırım ne Necati ne de Baros golü yapabilirdi. Takımda o pozisyonu gole çevirecek adam sayısı 3-4 tane. Bunlar Elmander, Melo, Selçuk ve Hakan Balta. Sırf bu nedenle Batdal'a yüklenmek yanlış. Batdal'a yüklenmemin sebebi, ayağına kadar gelen hayatının fırsatını tepmesi, Galatasaray formasını giydiğini unutması. Her şeye rağmen, ben İmparator'un Mehmet Batdal'a yine şans vereceğine inanıyorum. Verir vermez orası ayrı ama Fatih Terim bu tarz durumlarda futbolcu harcamaz gibime geliyor. Dün Mehmet Batdal'ın, geçen hafta Saraçoğlu'nda Baros'un kaçırdıklarını playoff'larda çok aramayız umarım.
Son olarak maçtan da bahsedelim. İlk yarı takımdaki halsizlik halini anlarım, bu tempoda normal. Lakin gereksiz bir rahatlık, anlamsız bir boşvermişlik var, onu anlamam kardeşim! Fener maçından sonraki kutlamaları yapan/organize eden/başlatan her kimse ona büyük kinim var. Çakalların sofrasında o kupayı eline almadan sevinmeyeceksin, o kutlamadan sonra her şey aleyhimize dönmeye başladı. Sivas'a elendik, Elmander sakatlandı, Trabzon'a puan kaybettik. O kutlamanın lanetini üstümüzden atmamız lazım. Yediğimiz golde Ujfalusi hakeme gidiyor, yerini boşluyor ve gol geliyor. O pozisyonda faul veren hakeme sövmemiz lazım önce tabi. Ama Ujfalusi'nin yaşı belli, bu adam kaç haftadır 11 oynuyor, bu tempoda onu biraz dinlendirmek lazım. Keza Selçuk da 3 maçtır 65'ten sonra yürüyemez hale geliyor. En azından Sivas maçında Selçuk yerine Ayhan; Ujfa yerine Gökhan Zan oynasaydı. Yine elenirdik belki ama Ujfalusi ve Selçuk'tan dünkü maçta daha fazla verim alabilirdik.
Necati ve Baros'a diyecek söz bulamıyorum aslında. Necati'nin çabukluğu zaten yok, yanında Elmander varken daha etkili. Baros'ta ise anlamsız bir formsuzluk var, maç başlarken santrada bile boynu bükük duruyor adam. Kendine güvensiz, dün vuracağı toplarda pas vermeye çalışması bile bunu gösteriyor.
Neyse, sözü çok uzattım, aslında bu kadar yazmazdım ama aktı birden. Son olarak Fatih Terim'in sözleriyle yazıyı bitirelim;
"Galatasaray kendi göbeğini kendisi kesebilecek güçtedir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder