Telegol'de yaklaşık 3 saat boyunca dinledik Polat'ı. Konuşmasında Arda, Hakan Şükür, Aziz Yıldırım, Adnan Sezgin, Mehmet Helvacı ile olan ilişkilerinde ve bu isimler ile ilgili aldığı kararlarda pişmanlık duyduğunu söyledi. Şike sürecinde Galatasaray'ın mevcut yönetiminin tutumunu tasvip etmediğinden bahsedip; başkanlık görevinde kalabilseydi diğer kulüplerin yanında olacağını söyledi. Hatta savunmasını Galatasaray'a iftiralar üzerine kuran Aziz Yıldırım'ı Metris'e kadar gidip ziyaret ettiğini rahatlıkla anlattı.
Uzatmaya gerek yok aslında. Bu dedikleri bile yeterli benim için. Benim gibi eski başkanını izleyen veya sonradan bu açıklamaları izleyecek veya okuyacak milyonlarca Galatasaraylı eminim ki Polat'tan kurtulmuş olmamamızın ne kadar da değerli olduğunu bir kez daha anlamıştır. O yüzden de bir daha gönül rahatlığıyla şunu diyorum... İyi ki kurtulmuşuz senden Adnan Polat...
Normalde Holigan Bros olarak Arda mevzusunu kendi aramızda konuşmaktan bile artık sıkılmış olsak da, bir iki gündür olanların ardından, iyi giden takımımıza çomak sokmak isteyen Arda hakkında 2 çift laf da biz edelim dedik.
Erdem Çetin;
Aslında sevmiyoruz seninle ilgili konuşmayı, kaptanlık döneminin bize utanç verdiğini söylemeyi. Ama sen konuşuyorsun devamlı, soru bile sorulmadan, fikrine bile danışılmadan seni sen yapan kulüp için, anlamsız ve aptalca. Gittin hala konuşuyorsun. Yeni takımında 11’i göremediğin dönemde mutluluk, huzur palavraları atıp; aklınca Bülent’i bu maça ekstra motive etmeye çalışıyorsun hem de bir Fenerlinin konuşacağı türden laflarla. Ama şaşmamak da lazım bu duruma. Çünkü sen menajerin olarak, Galatasaray’ın yeteneksizliği yüzünden kovduğu Ahmet Bulut’u seçtin. Zamanında Okan ve Emre transferlerinde kulübe beş kuruş kazandırmamayı başarmış eski kaleci bozuntusu yeni plan olarak seni seçti ve her seferinde senin üzerinden Galatasaray’ı karıştırmaya çalıştı, sen de alet oldun buna. Ne yazık ki Rıdvanlı, Acunlu,Emreli çevren ve menajer bozuntun ile yanlış yoldasın Arda. Gitmene zerre üzülmemiş onlarca Galatasaraylı şimdi sensiz yabancıların taraftara yem yapılmadığı, arkadaşlığın tavan yaptığı Galatasaray’dan gurur duyuyor. Kısacası Galatasaray’a Fatih Terim’e ufacık saygın varsa sus artık! Derdin takımında oynamak, kalabilmek olsun. Buralar sensiz çok daha iyi ve huzurlu…
Ben de GS Sözlük'te yazdığımı biraz toparlayıp bir şeyler yazdım;
Giderken bile basın toplantını Florya'da yapmadın. İmparatorla konuşmadın, danışmadın. Gittin çar çakala yarenlik ettin.Biz bilmiyor muyduk sanki ilk fırsatta senin de Galatasaray düşmanlığı yapacağını? İşte gördük. Lakin Arda'nın bunlar daha iyi günleri, daha neler neler duyacağız merak etmeyin. Arda her milli takım için Türkiye'ye gelişinde böyle açıklamalar yapıp gidecek. Şu an onsuz Galatasaray'ın dolu dizgin gidiyor olmasını bile kaldıramıyor bu adam. Hani anti-imparatorcular diyor ya Fatih Terim için; "adamın egosu tavan yeaaa" diye. İşte ego tavan biri varsa o da kimilerinin sürekli dilinizden düşürmediğin, kaptanımız dediğiniz Arda Turan'dır. Arda, sen kimsin ki Galatasaray’ı “vefasızlıkla” suçlayacaksın? Neyin vefasını bekliyorsun sen?
Bazı taraftarlarımız her önüne gelene "büyük galatasaraylı, gerçek taraftar-futbolcu" gibi yakıştırmaları ne de kolay yapıyor. Ulan Mustafa Sarp'a bile "adam galatasaraylı" diye vaktiyle ses çıkarmadınız, foyası çıktı meydana, gördük ne bok olduğunu.
Arda'ya, Sabri'ye Galatasaray'ın çocuğu dediniz, tamam eyvallah… Pekiiiii…
Arda değil miydi Manisa maçında taraftar çağırınca küsüp taraftara gitmeyen?
Arda değil miydi"Avrupa kupası kaldırmadan gitmem"diyen?
Arda ve Sabri değil miydi Skibbe döneminde Lincoln kaptan olduğunda, "biz bu takımda artık kaptanlık yapmayız" diyenler? Bu adamlar kim ki Galatasaray kulübünün kaptanlığına sırt çevirecekler?
Şimdi diyeceksiniz ki “adam derbilerde kavga ediyordu cart curt.”Bunu diyenle tartışmam zaten.
Tek dileğim, seneye biz Şampiyonlar Ligi'nde oynarken, Arda orada bizi televizyondan izleyip kudursun. Bu sene düşmeme mücadelesi veren takımına odaklasın ve Oğuz Altay’ın da dediği gibi artık sussun!
Gittiği zaman Arda ile ilgili detaylı bir yazı yazmayı planlamıştık. Arda’nın yani kaptanın verdikleri, veremedikleri kim ne düşünürse düşünsün bizim için önemli ve değerliydi. Gidişinden sonra da bizlere artık çıktığı bu yeni yolda sonsuz başarılar kazanması ve tekrardan bir gün yuvasına dönmesi temennisi düşüyordu. Ama Arda hala kendi kendine zarar vermekte ve buradaki yanlışlarının üstüne yanlışlar katmakta.
Milli maç sonrası verdiği saçma sapan açıklama son derece gereksiz ve anlamsız iken bu da yetmezmiş gibi üstüne dediklerimin sonuna kadar arkasındayım dedi Arda. Ahmet Çakar ile olan saçma diyaloglarını da nedense devam ettirmekte. Yine milli maç sonrası, "bu takımda ben sorumluluk almazsam kimse almayacak" yaklaşımı, bana göre masumane olsa bile Türkiye’de iken gitmediği Metris’e yurtdışına çıkınca gitmesi Arda’nın akıl hocalarının onu olduğunca yanlış yönlendirdiğinin kanıtı. Profesyonellikten bahseden Arda dünyadaki yıldızlar gibi çok özel ve ayrı bir oyuncu. Ancak en önemli fark Arda’nın futbol dışı işlerlere olabildiğine gündeme gelmesi. Ve adeta bu türden olaylardan beslenmesi.
Arda yepyeni bir yolculuğa çıktı ve bu yolculuğu onu oldukça zorlayacak. Atletico Madrid’in Reyes odaklı futbolunun yanı sıra ofansif Diego ve Falcao katkısı, Madrid’deki babaların Arda’ya takınacağı tutum Arda’yı oldukça zorlayacak. Türk futbolcusunun Avrupa sahnesindeki genel başarısız performansı kadar Tugay ve Nihat’ın verdikleri de örnek olmalı Arda için. Tugay ve Nihat’ın üstün performanslarında kafalarında ülkelerini geride bırakmaları ne kadar çok etkili olmuştu. Emre, Hakan, Fatih gibi isimlerde bu ülkenin kısır döngüsünden kendilerini koparamadılar ve gerisin geriye döndüler. O yüzden Arda bu ülkenin gündeminden kendini koparmalı. Buradayken en büyük yanlışı bu iken neden hala bu yanlışla devam eder onu da anlamak mümkün değil aslında.
Türk pasaportu önümüzdeki en büyük engel diyen Arda için görülüyor ki yetenek olduktan sonra bu saptama çok da geçerli değil. Yetenekleri ile geldiğin bu noktada profesyonel olabilmek bundan sonraki futbol hayatının yol haritasını belirleyecek Arda. Profesyonel olmak da futbol dışı unsurları olabildiğine geri bırakabilmekten geçiyor. Her ne olursa olsun yeni yolunda sonsuz başarılar sana kaptan; ama artık sadece futbol oyna, diğer işler senin işin değil…
Galatasaray'ın kaptanı olarak Arda Turan'ın ne kadar doğru veya yanlış bir seçim olduğu konusunda fikir belirtmek istemiyorum. Bu konuda gerekenleri söyledim zaten evvelce. Arda Turan'la ilgili 2 yıldır basında çıkan haberler zaten Galatasaray'ın da şu an içinde bulunduğu çıkmazın özetinden başka bir şey değil. Hem yönetim hem futbolcular saha içinden başka her yerde görünmeye, saha içi veya soyunma odasından başka her yere yatırım yapmaya başladıklarından beri Galatasaray'ın hali ortada. Bu dönem zaten Arda'nın kaptan ilan edilmesine tekabül ediyor. Kaldı ki bu bile tamamen basına oynamanın bir göstergesiydi. Arda'nın bunu kaldırıp kaldıramayacağı konusunda kimsenin bir fikri olduğunu sanmıyorum.
Forma ve küfür olayı ise neredeyse tüm Galatasaray taraftarlarının katıldığı bir fikir olmuştur. Hatta abartmadan söyleyebilirim ki taraftarların %99'u formayı gördüğünde "Bu ne a.k yaaaa" tepkisinin aynısını vermiştir. Forma konusunda Arda'nın söylediklerine katılmamak elde değil. Arda'nın ertesi gün maçı olmasına rağmen gecenin bir yarısı telefona bağlatılması da ayrı bir trajedidir Galatasaray adına. O bağlantıda söylediği çok önemli bir söz var;
"Hepimiz tv karşısında ropörtaj verirken başka dille, kendi aramızda konuşurken başka dille konuşuruz, bu böyledir. Siz orada tv programından sonra bu şekilde mi konuşuyorsunuz?"
Türkiye'nin son yıllarda çıkardığı en büyük yetenek olarak gösterilen bir futbolcunun devletin kanalında hiç edilmeye çalışılmasına karşı Galatasaray yönetimin günlerce sessiz kalması da her şeyin ne kadar pisliğin içinde olduğunun en büyük kanıtı.
Son olarak Arda'nın bugüne kadar hakkında çıkan spekülasyonlara tv'ye çıkıp karşılık vermek yerine dün gece yaptığı gibi sahada karşılık vermesi gerekirdi. Ne zaman hakkında bir şey çıksa ona buna veya taraftara küsüp performansını düşürürsen, bitersin. Eğer Avrupa'ya da gideceksen bunu öğrenmen lazım Arda. Umuyoruz ki Arda bunu alışkanlık haline getirsin. O zaman gitsen de arkandayız sipsi.
Arda'nın takıldığı insanları görünce aklımıza ilk gelen şeyler gece hayatı, eğlence vs. Bunları düşününce yeni yeni sakatlıktan kurtulan kaptanın kendisine dikkat etmesi gerek. Açıkçası Kıvanç Tatlıtuğ'un hiç güven vermeyen bir adam olduğunu düşününce Arda'ya aman dikkat diyoruz.
2005'in Ağustos ayı Ümit Karan bir gün sonra evlenecek,harika bir performans sergilediği bir Malatyaspor maçı sonrası Erman Toroğlu tarafından yenilir,yutulur tarzdan olmayacak bir soruya maruz kalıyor.Sene 2010 Arda Turan yaşadığı bir sakatlık sonrası uzun süre takımını yanlız bırakacak olmanın sıkıntısı içinde iken Erman Toroğlu bu sakatlığı fazla seks yapmaya bağlıyor.Yani Erman Toroğlu bulduğu her fırsatta Galatasaraylı futbolculara ağza alınmayacak ithamlarda bulunmaktan çekinmiyor.Peki bu aşağılık adama Galatasaray yönetimi ne tepki veriyor,ne kadar futbolcusunun arkasında duruyor? Ne yazık ki Galatasaray yönetimi bu tür durumlarda nezaket kurallarınca yaklaşımlarda bulunmakta.Ercan Saatçi olayında da aynen bu durum geçerliydi,Erman Toroğlu hadisesinde de.Üzülerek söylüyorum ki ne Fenerbahçe ,ne de Beşiktaş,kaptanlarını televizyonlarda ağlatacak duruma getirecek bir olayda internet aracılığı ile bu yorumu yapanı kamuoyuna havale ediyoruz demezdi.Herkes çok iyi biliyorki Aziz Yıldırım,Lig Tv için simgeleşmiş Erman Toroğlu'nu Lig Tv'den kovdurttu.Hem de Erman Toroğlu'nun bu türden yaklaşımlarana Galatasaray kadar maruz kalmamışken.
Arda olayını dikkatli incelediğimizde; Galatasaray yönetimi Arda'nın açıklamalarından sonra resmi siteden açıklama yapmıştır.Yani Arda çıkıp televizyonda o açıklamayı yapmasa ,Galatasaray yönetimi bu olayı çok da fazla büyütmeyecekti.Bu mudur futbolcuyu korumak ,kaptanına sahip çıkmak?Veya doğru olan Aziz Yıldırım açıklama yaptıktan sonra doğru demiştir demek midir?Bu şekilde Galatasaray yönetimi olamaz.Gerçek Galatasaray yönetimi bir zamanların Adnan Polat'ı,Ergun Gürsoy'u,Ali Dürüst'ü hatta Haldun Üstünel'i gibi konuşmanın olduğu an çıkıp ,kulübün hakkında konuşan insana anında Galatasaray'ın büyüklüğünü hissettirebilen yöneticilerle olur.O konuşmayı yaptıran kanala ambargo koydurma gücü olan başkanlarla olur.
Ama bunların hiçbiri mevcut değil bu yönetimde.Tarihin en basiretsiz yönetimi günden güne kulübün değerlerini yitirtmekte.Seyirci Hürriyet'e tepki koyarken,başkan Hürriyet'e özel röportaj vermekte,diğer kulüp başkanları yaptırımlar uygularken ,Galatasaray yönetimi kaptanına hakaret edeni kamuoyuna havale etmekte.Bu nereye kadar devam eder bilmiyorum ama gerçekten çok yazık...
Geçtiğimiz hafta içinde, özellikle maçtan önceki günlerde gündemi meşgul eden tek konu Arda'nın pubis sakatlığıydı. Medya suçun milli takımda mı yoksa Galatasaray'da mı olduğunu sorarken, Emre'nin çıkıp sorunun Galatasaray altyapı sahalarında olabileceğini söylemesini izleyen bir haftayı geçirdik.
Arda'nın sakatlığı konusunda birilerini suçlayacak değilim. Yönetimin,teknik heyetin ve Arda'nın bunda suçu mutlaka var. Ancak bana kalırsa en büyük suç Arda'nın kendisinde. Arda saha dışında kendisini seven, beğenen ve pohpohlayan insanların neyi beğendini bilecek kadar zeki bir adam. Ve şu an Türkiye'nin en popüler oyuncusu, ayrıca inanılmaz bir egoya sahip doğal olarak.
Arda'nın yanlışı ise sezon sonunda transfer olmamasıydı. Bugün Galatasaray'ın içinde bulunduğu durum, yönetim zaafiyeti gibi durumlar sürpriz değil. Euro 2008'de patlama yaptığı sezonda Liverpool'un transfer listesinde olan ancak "Galatasaray'da Avrupa'da kupa kaldırmadan gitmem" gibi tutamayacağı bir sözün altına girmesi onu hala burada tuttu. Adnan Polat'ın bu palavrasına bizler gibi Arda da kandı ve gitmedi. O günden bu yana Arda'nın futbolu gün geçtikte geriye giderken bir de müzmin sakatlık problemi baş gösterdi. Arda o zaman bazı şeyleri göze alıp gidemedi. Ağabeyleri ona akıl verirken gitmemesini söylemişti çünkü. Hoş, ağabeylerinin hiçbiri Avrupa'da dikiş tutturamamıştı zaten. Hazır burda popülerken ne işi vardı Arda'nın Avrupa'da? Arda'nın bunları düşünecek kadar aklı yok muydu? Elbette vardı ama o büyüklerinin sözünü dinledi.
Ağabeylerine göre Arda hala kendini geliştirmeli ve üzerine birşeyler koymalı. Avrupa'da bir oyuncu 19-20 yaşına geldiğinde üzerine herşeyi koymuş oluyor zaten. Arda'nın yaşı 23-24 oldu. Bu sakatlık sonrasında formu ne olur bilinmez ama bu sezondan sonra Arda 1 yıl daha Galatasaray'da kalırsa akıbeti Arif, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Emre gibi ağabeylerinden farklı olmaz.
Yurtdışında başarılı olmuş 2 futbolcumuz var. Tugay ve Nihat. Bu oyuncular da gittikleri yerlerin düzenine ayak uydurabilen sosyal oyuncular. Başarılı olamayan diğer oyuncularımızın sorunları ise geldikleri yerde herkesi etraflarında toplayıp gruplaştıkları için gittikleri yerin merkez adamlarına karşı koyamamaları. Onlar hep "takımdaki ağabey" olmuş veya ona itaat etmiş oldukları için, normal sosyal takım düzenine ayak uyduramamışlardır asla. İşte bugün Arda da bu yolda ilerliyor, bu düzeni tam olarak benimsemeye başlamadan Avrupa'ya gitmesi ve Türkiye'deki düzeni unutması gerek.
Şimdi hangi Galatasaraylı vatan millet edebiyatı yapabilir?Hangimiz Arda’nın sakatlığına milli görev diyebilir?Evet acı ama gerçek Arda Turan yine milli takımda sakatlandı ve altı hafta yok…
Sabri ,Hakan Balta şimdi de Arda.Bu kadar kolay ve basit bu iş maalesef.Yani milyon dolarlık yatırım yaptığın ,sezonu onun liderliğine göre planladığın kaptanın en asgari sezonun ikinci yarısına kadar yok.Açık konuşmak gerekirse bana kalırsa sezonun da sonu anlamında bu sakatlık.Milli görev uğruna kaptan feda edildi.Şimdi bir soru soralım …Arda Turan neden milli takım kadrosuna sakatlığı geçmeden seçildi.Veya Arda olmadan milli takım Almanya maçına çıkamaz mıydı?
Galatasaray her hattı ile Arda’ya muhtaçken ,milli takımın böyle bir zorunluluğu yok.Ama sakat sakat alıp ,Arda’nın ve Galatasaray’ın kaderi ile oynandı.Yönetim de bu konuda ne dese boş artık.İş işten çoktan geçti.Tekrardan soruyorum…Hangi Galatasaraylı vatan millet edebiyatı yapabilir şu durumda?...
Bir süredir yaşadığım yoğunluktan dolayı değinemediğim Insua transferi yazımı gecikmeli olsa da yazabildim sonunda. Sol bek veya sağ bek, bugün sadece Rijkaard’ın sisteminde (eğer bir sistemi varsa tabi) değil; hemen her sistemde kritik bölgedir. Bu sistemlerde orta saha merkezli bir anlayış hakimdir ancak bu sistem orta saha oyuncularınıza yapılan preslerde beklerin oyuna katılımıyla rakibin pres alanını genişletmek üzerine kuruludur. Böylece genişleyen alanda takımınız daha rahat oyunu yönlendirebilir. Beklerinizin ileri çıkması da, bugünlerde dillere pelesenk olmuş olan “oyunu rakip yarı sahada oynamak” deyişini hayata geçirmenizi sağlar.
Bek oyuncularının önemi, Galatasaray’ın en fazla mustarip olduğu konulardan biri. Aslında Galatasaray’da bek oyuncusu sorunu uzun süredir var. Insua’yı ele almadan önce bek geçmişimize şöyle bir bakacak olursak; en son istikrarlı sağ bekimiz olan Capone’den sonra bir ara Uğur Uçar’ın uzun yıllar takımın sağ bek sıkıntısına ilaç olacağını düşünüyorduk fakat o da talihsiz bir sakatlıktan sonra kendini toparlayamadı. Lucescu döneminde gelen Sebastien Perez bana kalırsa –sakat olmasaydı- tam şu an Rijkaard’ın aradığı isim olabilirdi. Dediğim gibi Capone’den sonra sağ bekte en istikrarlı isim Sabri’ydi ama o da sakatlıklardan kurtulamayınca Ali Turan’a mecbur kalıyoruz. Aslında mecburiyet söz konusu değil fakat Rijkaard nedenini anlamadığım bir şekilde Ali Turan ısrarını sürdürüyor. Serkan Kurtuluş sırf sağ bek orijinli olduğu için bile o bölgede oynatılabilir. Hatta Neill’in sağ bek oynadığı dönemlerde attığı golleri düşündükçe Neill bile orda verimli olur.
Sol bek konusuna gelince; Galatasaray yıllardır sol bek konusunda en rahat takımlardan biriydi. Yaklaşık 15-20 yıldır milli takımın sol bekleri bile hep Galatasaray’lı oyuncular olmuştur. Sol bek konusunda Ergun Penbe-Hakan Ünsal ikilisi, hem istikrar hem de performans olarak o bölgeyi taşıdılar. Bu oyuncuların sakatlıklara olan direnci de ayrı bir özellikleriydi. Bu isimlerden sonra 5-6 yıl sol bek sorunu çektik. Hakan Balta’nın gelişiyle sol bekimiz yine istikrara kavuştu. Hakan Balta’nın dengeli oyunu ve sakatlığa olan direnci, 2007’deki şampiyonlukta oldukça önemliydi. Son iki sezonda H.Balta inanılmaz formsuz. Özel hayatına dikkat etmemesi de cabası. Buna bir de sakatlık eklenince Insua transferi bana göre nokta atışıdır.
Genç yaşına rağmen Liverpool scoutlarının ilgisini çeken ve 2007 yılında henüz 18 yaşında Liverpool’a gelen Insua, süratli, teknik, pozisyon bilgisi olan bir isim. En önemlisi de oyunda etkin katılımlı yer alan, rakip beki sürekli geriye iten ve tekniğiyle, olumlu pas ve orta yapabilen yapısıyla Rijkaard’ın aradığı bir isim. Handikapları da var tabi. Henüz yaşının genç olmasının verdiği enerjiyle hücuma çıkışlarında zamanlamasını ayarlayamadığından bölgesine adam kaçırabiliyor. Gaziantepspor maçında da bizlere bu takıma ne kadar faydalı olacağını göstermiştir. İlerleyen haftalarda takıma uyumuyla ve Arda’nın gelişiyle daha verimli olacağı kanaatindeyim.
Galatasaray'ın eleştirilecek o kadar çok yönü var ki nereden başlayacağımı bilmiyorum.Yönetim,futbolcular, teknik ekip, sağlık ekibi ve hatta taraftarlar bile eleştirilebilir. OFK maçıyla ilgili bir durum değil bu aslında. Mevzuyu daha önceki yazılarımda da ele almıştım. Fakat artık başından beri bu takıma bir şey veremez dediğimiz Frank Rijkaard'a inanan var mıdır? Bugüne kadar ona inanan, güvenen ve destek verenlerin hala birşeyler yapabileceğine inandığını da sanmıyorum.
Öncelikle Barış-Sarp-Ayhan orta sahasıyla bu maça çıkmasını hazmedemiyorum. Şimdi bazı arkadaşlar elinde oyuncu yok, Rijkaard ne yapsın diyebilirler. Peki neredeyse 3,5 haftadır takımla birlikte kampa katılmış olan Lorik Cana neden bu maçta oynamaz? Tüm hazırlık maçlarında oynatılan Musa Çağıran neden 18'e bile giremez. İki yıldır bu takıma girmesi beklenen Emre Çolak neden oynamaz? Bütün bunlar Rijkaard'ın suçudur ve Rijkaard'ın kanımca felsefesi, yere batasıca total futbolu falan da yok. İyi bir teknik adam olsaydı 2 yıldır tek forvetle ve 4-3-3 gibi Galatasaray'ın oyun karakterine tamamen ters bir taktikle oynamazdı. Galatasaray her zaman-özellikle Ali Sami Yen'de- önde basar, kim olursa olsun rakibine baskı kurar ve en önemlisi 4-4-2 oynar. OFK gibi kendinden 3-4 gömlek küçük bir takıma karşı baskı bile kuramayan Galatasaray Rijkaard'ın aslında bir oyun felsefesinin falan olmadığını ayyuka çıkarmıştır. Oyuna yaptığı tek hamle 60-65'te forvet çıkarmak ve takımı forvetsiz bırakmak olan ve ikinci bir taktik planı olmayan Rijkaard Galatasaray'ı 10 yıl geriye götürüyor. Geçen sene yaşanan forvet sıkıntısı bu sene de patlak verecek gibi duruyor. Velev ki Mehmet Batdal sakatlansın, vay o zaman bu takımın haline. 3-4 yıl önce bu takımda Hakan Şükür, Necati, Ümit Karan ve Hasan Kabze gibi 4 tane yerli forvet vardı, daha da ötesi Iliç, Hasan Şaş gibi hücuma dönük isimler vardı. Geçen sene Baros sakatlanınca Arda, Aydın gibi isimler forvet oynamak zorunda kaldı. Galatasaray'a acı çektirdi Rijkaard. Rijkaard devrim yapacak diye umutlanan arkadaşlar daha çok bekleyecekler. Nitekim Galatasaray'ın yıllarca nasıl başarılı olduğunu biliyoruz. Rijkaard zaten Avrupa'dan yavaş yavaş izleri silinmeye yüz tutan Galatasaray'ı daha da geriye götürüyor. Bence en büyük devrim Rijkaard'ın gönderilmesidir.
Öte yandan, ben Barış Özbek'e kim, nasıl lisans vermiş anlamıyorum. Uğur Uçar, Emre Güngör, Özgürcan, Anıl Karaer gibi isimler bu takımdan gönderilmişse ve Barış hala ilk 11 oynuyorsa bana kimse Rijkaard'ı savunamaz. Rijkaard futboldan anlayan bir adam olsa Barış'ı bedelsiz gönderirdi. PAF takımdan 15 yaşında çocuğu oynatmak Barış'tan daha mantıklı. Ayhan'a gelince, ondan zaten çok bir şey beklemiyordum. Yaptığı ve yapacağı bellidir Ayhan'ın. Onun suçu değil.
AYKUT ÇIKMAZI
Mondragon'dan sonra takıma adam gibi bir kaleci gelmemesi bile Aykut'un gitmesi gerektiğini gösteren bir unsur. Yaklaşık 8 yıl bir takımda kalıp da hala güven kazanamamış bir kaleciyi takımda tutmak tamamen bir yönetim ciddiyetsizliğidir. Son 3 yılda 2.kez takımı Avrupa'dan etmeye hazırlanan Aykut'un oynadığı her maçta muhakkak hata yapması veya yapmaya hazır olması artık yönetim hariç herkesi çileden çıkardı. Ufuk Ceylan'ı kulübede körelteceklerse kiraya vermeleri daha mantıklı çünkü o, yeterli olmasa da Aykut kadar yeteneksiz değil ve gelişmeye açık. Ya kaleyi teslim edin ya da satın gitsin.
TARAFTAR
Son olarak, 3 yıldır alınan başarısızlıklardan mıdır bilinmez Galatasaray taraftarının da takım gibi birbirinden kopuk, maçta uyuyan bir güruh olduğunu görmüş olduk. Bir taraf diğerine laf atıyor, diğer taraf farklı bir marş söylüyor, bir taraf ise sadece maçı takip ediyor. Gol pozisyonuna girerken bile ses yükselmiyor statta. Yazının sonunda aşağıda vereceğim videoyu dikkatle takip etmenizi rica ediyorum. Galatasaray'ın ilk golünde ceza sahası içinde 8 Galatasaray'lı var, Iliç'in attığı 2. ve 3. golde ise gol gelmeden saniyeler önce seyircinin yükselen sesine dikkat edin. Bir de şimdiyi düşünün farkı göreceksiniz.