Dokuz maçlık seri, yakalanan hava, inanılmaz uyum ve eskiye dönüş adına atılan koca adımlardan sonra şu an karşımıza çıkan tablonun açıklaması gerçekten çok zor. Şaşırıyorum, üzülüyorum bu duruma. Hatta idrak etmek de bile zorlanıyorum kulüp olarak yaşadıklarımızı. Başlıktan da anlaşılacağı üzere takımın taktiksel anlayışı, oyuncuların yaşadığı formsuzluk benim adıma ikinci hatta üçüncü planda. Çünkü hocanın maç sonu toplantıları, başkanın yapmak istedikleri; yapamadıkları, yönetim içindeki saçma çekişmeler yüzünden sadece futbol oynamakla yükümlü bu takım, şike olayları yüzünden düşme korkusu yaşayan takımlardan da sıkıntılı maalesef ki.
Her şey sahanın dışında gerçekleşmiyor muhakkak ki. Saha içindeki taktiksel yanlışları söylemek, ardından da asıl meseleleri irdelemek lazım. Dokuz maçlık seri elbette bitecekti ve bitti burada sorun yok ; ancak dokuz maçlık seri çift forvet ile gelmişti ve takımdaki oyuncular takım bütünselliği içinde rollerine tam anlamıyla hakim olmuşlardı. Eboue ve Baros’un eksiklikleri takımı o kadar kötü etkiledi ki bu ikilinin yerine gelen Sabri ve Sercan yapamadıklarıyla tüm takımın düzenini bozdular. Hoca da yakalanan seri öncesi dönemdeki yanlışlarına dönüp tek forvet, beşli orta saha düzenine döndü ki; bunun sonunda puan kayıpları başladı. Herkes şunu çok iyi bilmeli ki Galatasaray hala iyi bir takım değil ve maalesef geçmiş senelerin yanlış transfer hamleleri takımın bir adım ileri gidememesinin en büyük nedeni. Sezon başı yıldızlarını kaybetmiş en büyük rakip hala bir takım hüviyetinde ise geçmiş senelerdeki transfer doğruları ve istikrarlı kadro yapısı bunun en büyük nedenidir. Tekrardan söylemek de yarar var ki Galatasaray bu konuda rakibinin bir adım gerisinde.
Saha içi durum bundan ibaret ve bu durum nasıl ilk yarının sonlarına doğru mükemmel bir şekilde aşılabildiyse sezonun sonunda da aşılır ve şampiyonluğa ulaşırız. Ancak yönetim –hoca çekişmesi, yönetimin kendi içindeki iktidar kavgası, başkanın ilk kulüp başkanlığı deneyimindeki acemilikleri, uzayan şike mevzuları ve de gerçekleşmeyen transferler (en kısa tabirle transfer fiyaskoları) takımı , oyuncuları hatta taraftarı oldukça olumsuz etkiliyor ki bu konuların aşılamadığı her hafta takımın tepetaklak aşağıyı görmesi de kaçınılmaz olacak.
Artık hepimiz biliyoruz ki hoca ve yönetim arasında ciddi sıkıntılar var. Adnan Öztürk ve ona yakın yöneticiler, Ali Dürüst ve ona yakın yöneticiler(Bu grup Fatih Terim’e yakın isimlerden oluşmakta) bir an önce iktidar mücadelesine son vermeli. Bu takımın teknik patronunun Terim olduğu gerçeği herkesin aklına kazınmalı. Bunun yanında Terim de her maçtan sonra gazetecilerin oyununa gelip yönetimsel şikayetlerini basın önüne taşımamalı. Önceliği takım içi disiplini sağlamak olmalı. Bu sene kart yarışına girmiş futbolcuların bu halinde ne yazık ki disiplin anlayışına hayran olduğumuz hocanın da yapamadıkları da önemli bir etken.
Ve de en temel problem, transfer fiyaskoları..
Ne isimler geldi geçti sezon başından beri. KAP’ a bile isimler verildi ama olmadı, olmadıkça da sıkıntılar arttı da arttı. Cidden merak ediyorum neden sansasyonel isimler ortaya atıldı durdu sürekli? Bu takım kaç senedir sadece isme bakılarak alınan transferlerden çekmedi mi? Burada da suç tamamen başkanın maalesef ki. Garip bir şekilde , belki de doldurmalar sonucu hep yüksek bonservisli oyuncuların ismini basın önünde konuştu ve beklentileri sonuçsuz bıraktı. Kim istedi ki ondan yüksek maliyetli oyuncular almasını? Böyle olunca da gerçekleşmeyen her transfer camia içi dengeleri de bozdu. Son olarak da hocanın da hakkında gereksiz konuşmalar yaptı; hocanın da kimyası bu açıklamalar ile bozuldu.
Artık transfer dönemi bitti ama yapılan yanlışlar maalesef ki takımı da olumsuz etkiledi. Örneğin son transfer Necati, aylar öncesinden takıma alınabilinecek iken gerçekleşmeyen Shaqiri transferinin ardından gerçekleşti ve kimse tatmin olmadı. Halbuki devre arası Uğur Uçar, Olcan, Necati transferleri ile değerlendirilip Shaqiri ismi ortaya atılmayabilinirdi. Yine Yiğit’e verilen para yerine bir milyon Euro fazlasına Olcan kadroya dahil edilebilinirdi.
Sonuç olarak kendi içimizde sorunlar yaşıyoruz ki bir kez daha söylemek de yarar var ki , şu bozuk futbol düzeninde şike ile uğraşmayan nadir kulüplerden biri olarak bu duruma düşmemiz üzücü ve sıkıntı verici. Ama çözümümüz de kendi içimizde ve açık. Ne olursa olsun futbolu sadece Terim yönetmeli ve başkan kimseyi bu işe dahil etmemeli. Hoca da basın ile arasına bir set çekmeli ve yönetimsel şikayetlerini artık bir kenara bırakmalı. Aslında sevinmeliyiz çünkü transfer dönemi bitti ve gelemeyecek oyuncuların yaratacağı baskı artık ne hocanın ne de taraftarın üzerinde olmayacak. Nasıl ki devre sonunda mükemmel bir seri yakalamışsak tam kadro ve Necatili hücum hattımız ile yeni bir seri yakalarız ve bu sene sonu güzel günleri görürüz. Yeter ki herkes sussun ve sadece işine baksın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder