Ülkenin başbakanının Fenerbahçeli, takımının
fanatik bir savunucusu olduğunu bilmeyen yoktur. Hatta başbakan, bu durumun altını her zaman çizmiş; bunu yaptıklarıyla,
konuştuklarıyla her fırsatta ortaya
koymuştur. 2002’den bu yana da başbakana siyaseten tamamen zıt olan
Fenerbahçeliler de dahil tüm Fenerbahçe taraftarı başbakan ile renkdaş
olmaktan mutlu olmuş, o hep eleştirdikleri Mesut Yılmaz ve Galatasaraylı
yıllarda yaşanmamış avantajları yaşamışlardır. Komplo teorileri denebilir, denk
gelmiş denebilir, Aziz Yıldırım başkanlığı öğrenmiş denebilir ama ülke
yönetimine Tayyip Erdoğan hakim olduğu günden itibaren Fenerbahçe kulübü bir
değil birkaç beden büyümüştür. Ardı ardına yapılan sponsorluk anlaşmaları,
tesisleşme hamleleri çok iyi bir şekilde incelendiğinde siyasetin de katkıları
olduğu açık açık görülecektir. Ülker ile yapılan anlaşma ile basketbol,
Acıbadem Grubu ile yapılan voleybol anlaşmalarında kulübe inanılmaz derecede
kaynak aktarılırken, müesseler de bu yapılan anlaşmalardan sonra nasıl olduysa
inanılmaz şekilde büyümüştür. Bununla da kalınmayıp üç temel branşın Federasyon
başkanları da, hakem kurulları da Fenerbahçe ile daha sıkı ilişkiler içine
girmişlerdir. Yani mevcut durumlar, yaşanılanlar ülkenin başbakanını
Fenerbahçelilerin kalbinde resimdeki gibi çok ayrı bir yere koymuştur.
Ancak bu birliktelik 3 Temmuz sürecinden bu
yana devamlı bir şekilde irtifa kaybetmekte ve dün başbakan ile renkdaş
olmaktan gurur duyan Fenerbahçe’nin Kadıköylüleri ve Aziz Yıldırımcıları bugün
renkdaşlarını gerçek bir düşman gibi görüp, siyaseten de zıt olduklarının
farkına varmış durumda. Kadıköylüler ve Aziz Yıldırımcılar dedim çünkü her
Fenerbahçeli Kadıköycü ve Aziz Yıldırımcı değil. Bugün başbakanı, polisi,
cemaati düşman gören kesimler Anadolu’da acaba ne kadar takdir topluyor, ve
yapılan eylemler onları ne kadar temsil ediyor? Bence bu kilit soru Fenerbahçe’nin
bundan sonrasını belli edecek. Bugün cemaati, polisi düşman gören kendilerini
Fenerbahçe’nin teröristi, Aziz Yıldırım’ın müridi olarak gören kesimler en
büyük zararı da kulüplerine vermeye devam ediyor. Artık şu net ve kesin.
Ülkenin futbol iklimi siyaset ile tamamen iç içe. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin
başrolde olduğu futbol ikliminde siyaseten kendine düşmanlar belirlediğinde,
hele de bu düşman hükümet olduğunda en fazla zararı yine kendin çekmektesin.
Senelerce lise sultasında kalan mevcut hükümetlere yukarıdan bakan Galatasaray
en büyük zararı özellikle de stat yapımı aşamasında bizzat kendi yaşadı. Ancak
bugün Ünal Aysal’ın liderlik özellikleri ile siyasetin de futbolun bir parçası
olduğunu görmesi, Abdurrahim Albayrak ve Fatih Terim’in sevilen kişilikleri,
takdir gören karakterleri ile haiz oldukları siyaset ve iktidar yakınlıklığı
son kupa alınamama krizi ve türlü örneklerde Galatasaray’a artılar sağladı ki
bunlar da Galatasaraylının özlediği tarzda artılar ve gereklilikler.
Peki bu
süreçte Fenerbahçe ne yapmakta ve kazandıkları artıları nasıl harcamakta?
Yatırılan paraların asla geri dönmediği, yani kulüplerin amatör branş olarak
tanımladığı voleybol ve basketbola bakalım. Bugün Fenerbahçelilerin düşman
olarak gördükleri cemaate yakınlığı ile bilinen Mehmet Ali Aydınlar voleybola 10 milyon dolarlık (rakam
büyüyebilir, küçülebilir) katkı sağlarken; Ülker grubu basketbolun anahtarını
Fenerbahçe’ye bırakırken, salon yaparken cemaat o gün neden eleştirilmedi?
Başbakan Berlusconi tarzı hareketlerle kulubü Suriye’ye götürürken, Topuk
Yaylası’nı Fenerbahçe’ye kazandırırken kısacası tam anlamıyla taraf olmuşken neden eleştirilmedi? Fenerbahçeliler resimdeki o günleri ne de çabuk unuttu?
Fenerbahçe tarihinin en büyük siyasi destekçisi, en büyük
renkdaşı başbakan, bugün Fenerbahçe taraftarının Aziz Yıldırım uğruna
harcadıkları büyük bir kayıp ama şu an gözleri Aziz Yıldırım’dan başka bir şey
görmeyen Kadıköy ve Aziz Yıldırımcılar bunun farkında değiller. Savunmamda her
şeyi anlatacağım deyip sonra da "her şeyi Fenerbahçe için yaptım diyen",
savunmasını kendi üzerinden değil de Galatasaray üzerinden yapmaya çalışan Aziz
Yıldırım bundan sonra ne yapar, yeniden dönebilir mi bilinmez ama
Fenerbahçeliler kendileri için idol bir siyasi karakterle sandıkta
görüşürüz durumundalar. Bundan zerre kadar üzüntü duymayacağım kesin. Çünkü
Galatasaraylı dün de, bugün de, gelecekte de başbakan ile asla Fenerbahçelilerin
kurduğu tarzda bir ilişki kurmayacak. Her şey adil olsun, siyaset futbola,
spora uzak olsun yeter bize çünkü. Düşünecekse Kadıköylüler, Aziz Yıldırımcılar
düşünsün bundan sonrasını, Galatasaraylı zaten mevcut şartlarda büyüdü, cemaat,
iktidarla gelişmedi. Olay sandıkta görüşürüz olayı ise buyurun görüşün, çünkü
bizim başbakana olan tavrımız netti ve değişmedi ki. Sıkıntı yaşayacak kesim
belli, Galatasaraylının içi rahat…
Yazılarınızı Gityat.com ' da paylaşabilir, blogunuzu tanıtabilir ve kendi kanalınızı kurabilirsiniz. Sizleri de aramızda görmek bizi çok mutlu edecektir.
YanıtlaSil