26 Ağustos 2011 Cuma

Yeni Sezon Galatasarayı


Her açıdan bizleri hayal kırıklığına uğratmış bir sezon, yeni yönetimimiz ile gelen yepyeni umutlar, İmparator’un yuvaya tekrardan dönüşü, yaz aylarında başlayan şike soruşturması ve Fenerbahçe’nin durumu...

Aslında bunların tamamı yeni sezon öncesi nasıl bir Galatasaray olmalı veya olacak sorusunun farklı farklı cevapları…

Mevcut durumda lig yarışında Fenerbahçe olur mu olmaz mı sorusu halen belli değil.Fakat olmaması birçok şeyi değiştirecektir, şüphesiz. Ancak buna bakmadan yeni transferler, sezon öncesi yapılamayanlar, yeni sezonda yapılması gereken şeyler ile ilgili analizler olacak bu yazıda.


Öncelikle transferler…

Yeni sezon öncesi gelen oyunculara baktığımızda ilk göze batan durum yabancı kalitesinin bir çıta arttığı. Her ne kadar Arda’nın gidişi ve forvet seçeneğinin kısıtlılığı yüzünden sol açık ve golcü transferi muhakkak lazım olsa da; Selçuk, Melo, Ceyhun, Muslera, Eboue, Ujfalusi, Elmander, Engin bu sezonun yeni gelenleri ve kaliteleri ile takıma çok katkılar sağlayacaklarından kimsenin şüphesi yok.

Selçuk-Melo ikilisi dağılmış Galatasaray orta sahasının hem ofansif hem savunma anlamında çıtasını yükseltecektir. Muslera böyle oynamaya devam ederse Avrupa’nın sayılı kalecilerinden olur. Eboue kimilerine göre fazlalık olarak düşünülebilinir; ancak bana kalırsa Selçuk ile birlikte en önemli iki transferimizden biri ve inanılmaz katkılar verecek. Elmander devamlı 11 oynatılırsa bir zamanlar İliç’den aldığımız o gizli katkının da fazlasını verecektir. RUF’un zayıf halkası olarak görülen Ujfalusi hazırlık maçlarının en dikkat çeken ismiydi ve sağ bek-stoper katkısı çok önemli olacak. Engin ve Ceyhun ise derin kadronun önemli isimleri olacaklar. Özellikle aklı futbolda olan Engin birçok maçı tek başına alabilecek bir oyuncu ve bu sene onun dönüş senesi olabilir.


Tüm bunlar pozitif durumlar ama Real Madrid maçı sonrası Terim’in söyledikleri benim de takım adına en önemli eksik olarak gördüğüm durumları bir daha gözler önüne serdi ki bu durumlar bence transferlerden önemli. Terim takımdaki oyuncuların geçen sezonlar ardından birkaç seviye geriye gittiğini, önceliğin tekrardan onlara kişilik kazandırmak olduğunu söyledi. Ayrıca Inter-Liverpool maçlarında topun hakimiyetini eline geçiren Galatasaray’ın çok daha farklı olduğundan bahsetti. Olayın özü de bence bu sözlerde gizli. İleri oynamayı düşünme, Galatasaray’ın önde oynayan yapısını tekrardan yakalama transferlerden de önemli bence.

Kısacası yeni sezon için öncelik mantalitenin değişmesinde. Terim’in de söylediği gibi bunun için de sabır ve bunu yapacak oyuncular gerekli. Baros’un yine alternatifsiz gözüktüğü bu senede hücum gücümüz yine kısıtlı olacak. Şampiyonluk senelerimizde Türk forvetlerin katkıları çok önemli olmuştu. Burada da Necati ve Hasan Kabze düşük maliyetler ile takıma çok katkı verirdi diye düşünüyorum ama yönetim yüksek bonservisli yıldızların peşine düşüp hayal kırıklığı yaşamakta ve yaşatmakta. O yüzden de takım gerçekten çok iyi transferler ile bir seviye atladı ama hücumsal kısıtlılık beni yeni sezon için düşündürüyor. Gerçek bir takım olacağımız bu senede, hepimiz tekrardan Galatasaray heyecanına kavuşmuşken bunca transfer hücumsal kısıtlılık yüzünden mahvolmaz umarım..

Bu seneki ideal kadromuz bence şöyle olur..

-Muslera-
Eboue-Ujfalusi-Servet-Hakan Balta
Melo-Selçuk
Kazım-Elmander-Transfer
-Baros-

25 Ağustos 2011 Perşembe

Kangren Parmak ve Peşkeş!!!

Evvela Ünal Aysal'ın "Kangren parmağı kesmezsek, biri gelir kolumuzu keser" cümlesinden sonra çemkiren taraflı TFF'den bahsetmek lazım. Şike olayında tüm cürum Fenerbahçe'nin üstüne kalmasın diye diğer takımlardan da yönetici ve futbolcuların da şike operasyonunun içine çekilmesi zaten bir oyundu ki o insanların çoğunun Aziz Yıldırım'ın ifadesinden sonra gözaltına alınması da bunu gösterir zaten. TFF, ortada bariz bir şike olayı varken, yayıncı kuruluş ve dolayısıyla diğer kulüpler zarar etmesin diye "Türk futbolunun marka değerine zarar vermemek" kisvesi altında şike olayının üstünü örtme çalışmalarına başlamıştı zaten. Bunun ilk adımı da kulüpler birliğini de yanına alarak play-off usulünü gündeme taşımak oldu. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi tamamen Digitürk'ün kasası düşünülerek ortaya atılmış ve 3.dünya liglerinde uygulanan play-off sistemi Türk futbolunun ne kadar geriye gittiğini gösteren bir uygulamadır.

Play-Off uygulaması şike olayının üzerinin kapatılması için iyi bir kılıftı elbette. Lakin UEFA müfettişinin olaya girmesiyle her şey tersine döndü. Ünal Başkan'ın da dediği gibi, TFF'nin kesmediği kangren parmak (FB) UEFA tarafından kolumuzla birlikte kesildi. Belki de Trabzonspor'la birlikte 2 takımla mücadele edeceğimiz Şampiyonlar Ligi'ne 1 takımla katılmak zorunda kalıyoruz. Türk futbolunun bu kaybını kim ödeyebilir?

İşin diğer boyutu ise UEFA'nın dosyada adı geçen diğer takımlar BJK ve Trabzonspor'u neden kupalardan ihraç etmediğiydi. Burada yaptığım çıkarım, TFF'nin şike operasyonunda bariz suç unsuruna rastlanan kulübün FB olduğunu kamuoyundan gizlemiş olma ihtimali. Yukarıda belirttiğim gibi FB'nin ligden düşürülmesi sonucunda ortaya çıkacak olan mali düşüşün diğer Anadolu kulüplerini ve tabi ki yayıncı kuruluşu etkilememesi için böyle bir örtbas olayına yöneldirler. Lakin UEFA, eğer ortada TS ve BJK ile ilgili somut deliller olsaydı, sadece FB aleyhine kararlar vermezdi. Demek şike ile ilgisi olan tek takım Fenerbahçe.

Bir diğer konu ise fikstür konusu. Fikstür çekimlerine dikkat edince özellikle ligin son 4 haftası derbiler dikkatimizi çekiyor. Zaten play-off uygulamasıyla voliyi vurması sağlanan Digitürk'e, bir de derbilerin play-off öncesi son haftalara dağıtılmasıyla Türk futbolu resmen peşkeş çekilmiştir. Bir fikstür çekimi düşünün ki yayıncı kuruluşun binasında olsun. Nerede görülmüş peşkeşin böylesi? İşte Türk futbolunun marka değeri... Bundan sonra digitürk alan, olan kutusunu iade etmeyen Türk futboluna bir balta vurmuş sayılır.

21 Ağustos 2011 Pazar

TFF, Digiturk ve Bir Play-Off Masalı



Bugünlerde Türk futbolunda şike operasyonunun biraz önüne geçen play-off usulünün uygulanması gündemde. Federasyon kulüplere yeni uygulamanın tanıtımını yaptı. Bu uygulamayla TFF, yanına kulüpler birliği ve yayıncı kuruluş Digiturk'ü de çekerek şike gündemini değiştirmeye çalışıyor. Olası bir küme düşürme olayında yaptığı tüm yatırımlardan olacağı için tutuşan Digiturk, federasyona baskı yaparak FB ve BJK'nin düşürülmemesi için üst düzey bir kulis girişimine başladı. Burdaki amaç Avrupa'nın 2.sınıf liglerinde (Belçika-Yunanistan vs.) uygulamada olan play-off usulüyle lig haricinde play-off'ta oynayacak olan muhtemel derbilerle kazancını ikiye katlamaktır.

Kulüpler birliğindeki Anadolu kulüpleri de yayın gelirlerinden elde ettikleri pastada azalma olacağından küme düşürme ve şike konularının üstünün kapatılmasına 3 günden razı haldeler. Hepsi ortaya çıktıkları zaman Türk futbolunun marka değeri mavallarını okuyorlar ama hepimiz biliyoruz ki hepsi kasalarına girecek olan milyonların peşindeler. Kimsenin Türk futbolunu düşündüğü falan yok elbette. Bu konuda İlhan Cavcav o kadar ileri gitmiş bir vaziyette ki Galatasaray'ın kulüpler birliğinden ihracını istiyor. Galatasaray gibi bir kulübün kulüpler birliğine ihtiyacı elbette yoktur.

Şu an TFF'ye karşı tepki gösteren sadece Galatasaray ve Trabzonspor var. Adalet isteyen bu iki kulübe karşı ise, birleşmiş ve sadece ceplerini düşünen futbol katilleri var. Onu bunu bilmem ama eğer şikeyle ilgili herhangi bir karar alınmadan ligler başlarsa kimse bana temiz ligden bahsetmesin.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Yeni Sezon Formalarımız



Yeni bir sezon ,yeni bir hoca,yeni yönetim ve son olarak da yeni sezonun yepyeni formaları..

Aslında bu yazıda uzun uzadıya formalara hayran kaldım;formalar şöyle estetik ,şöyle albenili;iyi ki Nike forma sponsorumuz oldu demek isterdim ama durum hiç de öyle değil maalesef.Öncelikle forma lansmanımız gayet başarılı bir şekilde gerçekleşti.Hatta bugüne kadar olanların en iyisi diyebilirim.Formaları sadece futbolcularımızın üzerinde görmek bence çok olumluydu.Ayrıca futbolcuların duracakları noktalar,futbolcuların başarılı bir şekilde yürüyüşleri lansmanı görsel açıdan oldukça zenginleştirdi.Melih Gümüşbıçak'ın sunucu olarak seçilmesi kafamda soru işaretleri bıraksa da bence lansman oldukça başarılıydı.


Ancak aynı olumlu görüşleri formalar için söylemek oldukça zor.Parçalı,siyah,sarı formalar eminim ki birçoğumuzu tatmin etmedi.Parçalı olmazsa olmazımız ve üçlünün en iyisi.Ancak daha iyi parçalılarımız oldu ve bu parçalı fark yaratmalıydı bence.Geri dönüşümden yapılan sarı forma 93 senesinden sonra bir ilk bizim için .Altta kırmızı şort olsa daha iyi olacaktır bu formada da.Siyah forma ise kısadan söylemek gerekirse felaket.Neden siyah forma yapıldı,kim bu formayı seve seve alır cidden merak ediyorum.


Sonuç olaram mor,mercan.krem felaketlerinden sonra şimdilik üç yeni forma ve beklentilerin karşılanamaması.Sezon içinde eminim ki yeni formalar olacaktır ,olmalıdır da.Ama ne olursa olsun her taraftar forma almalı.İşte o yüzden de olmasa da tercihim parçalı.Bunca senedir parçalıya yüklenmiş biri olarak da alacağım forma da sarı.

Dip Not:Galatasaray Store'lar artık Nike Galatasaray Store olacakmış.Neden böyle düşünüldü,ne hedeflendi merak ediyorum açıkçası...

27 Haziran 2011 Pazartesi

Gökhan Zan'la Sözleşme Uzatmak

Gökhan Zan'ın, geldiği günden beri Galatasaray taraftarları olarak gelişinin yanlışlığını yeterince sorguladık sanırım. Yeri geldi yönetimi suçladık, yeri geldi onu bu takımda tutan ve/veya gönderilmesi yönünde herhangi bir rapor bile vermeyen teknik direktörleri suçladık. Fiyaskoyla sonuçlanan bir sezonun ardından, değişen yönetim ve teknik kadrodan sonra Gökhan Zan, M.Sarp, Ayhan gibi adamlardan kurtuluruz diye düşünürken bugün resmi siteden "Gökhan Zan'ın Sözleşmesi Uzatıldı" haberini okuyunca bu sezonla ilgili büyük olmayan umutlarım konusunda şüpheye düştüm açıkçası. Bu konuda söyleyeceklerimizi söyledik zamanında. Bu konuda twitter'da yazılanlarda birtakım geyiklerle birlikte, eleştiri ve övgüler de var. Sezon içerisinde bekleyip göreceğiz tabi ki ama benim Gökhan Zan'a ve -bu politikayla devam ederlerse- yönetime güvenim hiç ama hiç yok. Neyse, twitter diyorduk...

"Gökhan Zan'ın tedavisine 3 yıl daha Galatasaray'da devam edileceği resmi siteden açıklandı." - Zaytungnews

"SON DAKİKA: Galatasaray'la 3 yıllık sözleşme yenileyen Gökhan Zan'ın imza töreninden sonra yöneticilerle tokalaşırken omzu çıktı. :)" Fazıl Ünverdi (funverdi)

"Galatasaray sezonun ilk idmanında. önde koşan ikili gökhan zan ve ayhan akman. arkadan sarp geliyor. şimdiden darlandım." Kanat Atkaya

"Saglam bir Gökhan Zan iş yapar diye başlayan cümle fakat ile devam eder." Bülent Timurlenk (timblnt)

"Gökhan Zan alacağı parada indirime gidip sözleşmesini uzatmış. Hesap ettim, beş sezon sonra üste para almaya başlarız." _ich

"Gökhan Zan'a yıllık 700 bin euro vermek nedir lan? ben de bütün maçları evden izliyorum bana niye vermiyosunuz o parayı?" s_plus_b

"Gökhan Zan'ın ücretinin düşürülerek sözleşmesinin uzatılması da iyi olmuş. Yabancı stoper alıp Servet'i satarım ben olsam." M.Can Mutlu (mcanmutlu)

"Gökhan Zan 30 yaşında. Neden 1+1 yıllık, hadi hiç olmadı neden 2 yıllık imzalamıyorsun. 3 senenin mantığı ne arkadaş?" Sinan Yılmaz (sinanyyilmaz)

"Gökhan Zan'ın sakatlık problemi olduğuna katılıyorum ama bana göre Servet'den daha iyi bir stoper..Bakarsınız bu sene Fatih hocayla tutar.." Futbol_5

"Gökhan Zan fiyata/kazanca gore yapilabilecek iyi transferlerden, Ujfalusi, sağlıklı Gokhan Zan seneye ilk tercih olmalı defansta." kapaliust


7 Haziran 2011 Salı

Taffarel ve Galatasaray Kalesi

Fatih Terim'in takımın başına getirilmesinin ardından yardımcıları konusunda ilk etapta net bir açıklama yapılmamıştı. Terim'in her zaman kendisine biat edecek antrenörlerle çalıştığını düşünürsek -açıkçası- kaleci antrenörü haricinde, acaba yardımcıları kim olur diye düşünmedim bile.

Kaleci antrenörünün önemli olmasının sebebi ise özellikle Mondragon'un ayrılmasından sonra kaleci konusunda bir türlü istikrarı yakalayamamış olmamızdı. Mondragon'un en önemli özelliği istikrarlı bir kaleci olmasıydı. 2005-2006 sezonunda tüm lig maçlarında kaleyi koruyan ve 34 maçta 34 gol yiyen Mondragon için bu istatistik oldukça önemli bir ölçüt sayılabilir. Kaleci probleminin esas sebebini sadece kalecilerimizin yeteneksizliğine bağlamak yanlış olur. Yenilen goller tabi ki defans kurgumuzun da problemli olmasından kaynaklanıyordu ancak yerli kalecilerimizin kendine güvensizliklerine bir de baskı faktörü eklenince başarılı olamadılar. Fakat hiçbiri çıkıp da "Yerli kalecilere şans verilmiyor" edebiyatı yapamazlar. Mondragon'un ayrılmasıyla kaleyi yerli kalecilere teslim ettik ancak verim alınamayınca son 3 sezondur yabancı kalecileri denemekteyiz. Bu kadar sık kaleci değiştirdikten sonra hala kaleci antrenörü olarak Nezihi Boloğlu'nu takımda bulundurmak ne kadar doğruydu peki? Galatasaray'ın belki de en kötü kalecileri arasında yer alan Hayrettin Demirbaş'ın bile yedeği olan Nezihi'den kaleci yetiştirmesini beklemek ne kadar doğrudur? Son 6 sezondaki kalecilerimiz ve yedikleri gol sayıları şu şekilde;

2010-2011 - Ufuk, Aykut, Zapata 46 gol
2009-2010 - Aykut, Ufuk, Leo Franco 35 gol

2008-2009 - Aykut, Sanctis, Orkun 39

2007-2008 - Aykut, Orkun, Fırat 23 gol
2006-2007 - Mondragon, Aykut, Fevzi 37 gol
2005-2006 - Mondragon 34 maçta 34 gol

Taffarel'in yeni sezonda kaleci antrenörümüz olması beni inanılmaz mutlu etti. Zira sezon içinde kalecilerle ilgili yazdığımız yazılarda da Nezihi'nin yetersizliği ve Taffarel'in göreve getirilmesi konusunu dile getirmiştik. Taffarel'in göreve gelmesi kalecilerimiz için de büyük bir şans. Eğer böyle bir değerin kıymetini bilirlerse kalecilerimizin en büyük zaaflarından olan geri pas karşılama, topu oyuna sokma, oyuna dahil olma, konsantrasyon, refleks gibi bir kalecide olması gereken temel özellikleri geliştirebilecekleri ender insanlardan birisidir Taffarel. Önümüzdeki sezonda artık kalemize çekilen şutlarda rahat nefes alabilmek istiyoruz. Umuyoruz ki Taffarel kalecilerimize -özellikle Ufuk Ceylan'a- çok şey katabilir.

4 Haziran 2011 Cumartesi

Geri Dönüş (21 Yıl Sonra Gelen Final)


9 Aralık’ta yazdığım son yazı benim için buruk bir veda gibiydi adeta. Futbol takımımız ciddi anlamda ümit vermiyor, yönetimsel hatalar hepimizin canını sıkıyor ve ciddi anlamda bizleri karamsarlığa itiyordu. Kendi adıma da beş ay ne olduğu bilmediğim bir dünyaya gidiyordum ve türlü tatsız durumun beni bekliyor olabileceği olası idi.

Ama bugün her şey farklı. Vatan borcundan çok komutanların ego tatmin yeri olan askerlik benim için acısı ve tatlısı ile sona erdi. Kabuslar yaşadığımız, bitmesini dört gözle beklediğimiz sezon bitti ve daha da önemlisi Galatasaray artık emin ellerin yönetiminde.

Ünal Aysal yönetimi ve Fatih Terim’in tekrardan dönüşü ile ilgili olumlu birçok yazı elbet yazılmalı ve yazılacak bu satırlarda; ancak bugün için en önemli şey 21 yıl sonra gelen final…

Bu sene gururumuz olan Galatasaray Cafe Crown 21 yıl sonra finalde ve hedef artık şampiyonluk İşte bu yazıda da final öncesi basketbol takımımızın neler yapmasına dair analizler olacak.

Her ne kadar askerlik dolayısı ile çok yakından takip edemesem de şampiyonluk için bugüne kadarki performansımız ciddi anlamda umut verici. Kısa kısa analizlere başlayalım.


Final öncesi Rancik’in ameliyat olması bizim için ciddi handikap olacak. Uzun rotasyonu açısından Kaya, May, Lavrinoviç, Oğuz gibi uzunlara karşı rotasyona Rancik giremeyecek ve diğer uzunlarımızın faul problemine girdiği periyotlar bizim için çok zorlu geçecek. Sertaç da böyle bir finalde bir alternatif ne kadar olur soru işareti olduğundan bu dakikalarda 4 kısalı savunmamız alternatif bir yol olarak düşünülebilinir. Uzunlara potaya yakın yerlerde top aldırmayacak bir savunma bu handikabımızı ortadan kaldırabilir.

Johnson’ın performansı da maçların belirleyici faktörü olacak. Ömer ile savunulacak Johnson kimi maçlarda olduğu gibi dağılıp giderse final maçları bizim için çok zor geçer. Ancak Banvit serisinin son maçının ilk periyotundaki Johnson takımın en önemli hücum gücü olur ki bu diğer dış oyuncularımızı da oldukça rahatlatır.

Tutku, Shumpert, Ermal, Caner, Haluk, Andriç bu senenin flaş isimleri ve onların takıma verdiği katkı sene boyunca takımı bir adım öteye götürdü. Evren ve Shipp ise daha çok katkılar verebilir ki onlardan gelebilecek ekstra katkılar maçların skorlarına direk olumlu etkiler verir.

Rakibin sezonu bizden önde tamamlaması onlara saha avantajı verecek. Bunu tıpkı Banvit serisinde olduğu gibi ilk iki maçta alabileceğimiz en az bir galibiyet ile lehimize çevirebiliriz. Elbette ki rakip Banvit değil; ancak saha avantajını lehimize çevirmek bizim elimizde.


Sonuç olarak bizim ana karakterimiz olan savunma sertliği her maçın en az 35 dakikası devam etmeli. Çünkü savunma ciddi anlamda bizim karakterimiz ve olmazsa olmazımız. Güçlü savunmamızdan asla taviz vermemeliyiz ki bu da hücumlarımızı direk etkileyecektir. Bizim iç saha maçlarımızda arkamızda hissedeceğimiz taraftar desteği ilk iki maçta onlarında yanında olacak. Bu yüzden hakemlerin vereceği kararlar da çok önemli. Atmosferden etkilenen hakemler bayanların serisindeki gibi bizi negatif olarak etkilememeli. Bunun içinde yeni yönetim, hocamız ve Üstünberk bu işi gerekirse kuralına göre oynamalı.

Tüm bunların ışığında tüm oyuncularımıza sonsuz başarılar. Oktay Mahmudi ve basketbolcularımız bu sene bizi gerçekten çok mutlu etti. İnşallah da bu serinin ardından kalplerimize kazınacaklar!

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails