29 Mart 2012 Perşembe

İngiltere Örneği mi? Yazık….



"Şike sahaya yansımış mı bakılır ve karar ona göre verilir. Aksi halde kulübü cezalandırmak neden? Para cezası vermek neden? 8 takım birden ligden düşerse ne olur, futbol biter. Ceza davası ile Futbol Federasyonu'nun kararını birbirinden ayırmak lazım. Platini'ye de İngiltere örneğini verdim. Orada holiganlar yüzünden Thatcher (Margaret Thatcher, İngiliz Başbakanı, 1979-1990) İngiliz takımlarının Avrupa'ya çıkışını 5 yıl yasakladı. Ne oldu? Kendi aralarında gayet güzel devam ettiler. Döndükleri sene de şampiyon oldular."

Bu sözler ülkemizin başbakanına ait…

Bu sözleri duyduğum andan itibaren beynimden kaynar sular boşalmış durumda. Şimdi herkes bu satırlardan başbakana ağır sözler bekleyip, neler neler döşeyecek diyebilir; ancak her zaman her yerde savunduğum bir ilke varsa o da şudur: ‘Ne olursa olsun hiçbir insana küfür etme hakkımız yoktur, bu ülkenin liderine hiç mi hiç yoktur.’ Ama olayın sportif ve ahlaki boyutuna bakarsak, başbakanın tuttuğu takım uğruna adalet sağlamada, toplumsal hakların devamlılığı anlamında ciddi hezeyanlar yaşamakta maalesef ki.

Elbette ki ülkenin lideri de bir takım tutabilir, hatta tuttuğu takımın fanatik bir taraftarı da olabilir. O yüzden başbakanın Fenerbahçeli olması hiç de umurumda değil. Ama … Ama ülkenin başbakanı eğer ki kulübü legal olmayan işlere karışmışsa en başta renklerini unutup, sonuna kadar legal olmayan işlerin karşısında dimdik durmalıdır.

Sorular sormak istiyorum başbakana;

1-Ne olursa olsun şikeye adı karışmış, mahkeme süreci devam eden ve deliller sonucunda nerdeyse şike yaptığına kanaat getirilen herhangi bir kulüp korunabilir mi? Korunursa bu adalet anlayışına sığar mı?
2-Bugün karşımıza konulmuş İngiltere örneğinde verilen 5 yıllık katılmama yaptırımı, kulüplerin şikeye adı karışması sonucu mu verilmiştir yoksa ülkedeki tırmanan holiganizmin getirdiklerini önleme amacıyla mı alınmış sosyal bir önlem midir?
3-Sekiz kulübün ceza alması ülke futbolunu bitirir diye alınacak bir dışa kapalılık sonucu; bu oyunu fair şekilde oynayan kulüplerin hakkı gasp edilmiş olmaz mı?
4-Bugün şike cezalanmaz, biz kendimizi dışarı kapatırsak, bundan sonraki süreçte tekrardan şikeye karışan kulüpler için ne gibi yaptırımlar uygulanabilir?
5-Her zaman büyüme hedefinde olan Türkiye’nin Avrupa’ya , Dünya’ya en rahat açılan organizasyonu olan futbol organizasyonu kendi içinde küçülmeye giderse, ülkenin büyüme vizyonu bundan nasıl etkilenir; bunun hesabını kim nasıl verebilir?
6-Kişiler ve kurumlar ayrılsın zihniyeti bundan sonraki bütün yargısal ve sosyal olayların çözümsüzlüğünü sağlamaz mı?

Bu soruları uzatmak mümkün. Ama olayın başında yaptırımların en ağır şekilde uygulanması gerekliliğinden bahseden başbakan bugün maalesef çok ama çok farklı bir noktada. Ülke menfaatleri renklerin aşkına yenik düşmüş durumda. Bundan sonraki süreçte anlaşılan o ki Galatasaray haklarını kendi korumalı çünkü yönetenler de hukuksuzluğa ortak olmuş durumda. Son sözler de Adnan Öztürk’ten olsun. Çünkü o bu süreci anlatırken, bundan sonra hakkımızı koruyacağımızın teminatını bu sözlerle veriyor…

"Cambazlar sirklerde olur bizde olmaz".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder