24 Şubat 2012 Cuma

Yenilenen Milli Takım?


Şike mevzuları ile ülke futbolu nereye gidecek, ülke futbolu Avrupa sahnesinden men edilir mi şu an için net konuşmak mümkün değil. Ancak biz bugün muhtemel başkan Demirören'e rağmen güzel şeyler düşünelim ve tekrardan ülke futbolu bir yerlere gelecek diye hayaller kuralım. Öncelikle herkes çok iyi bilmeli ki üst yapı yeni genç oyuncular alalım 'hurra, hadi gençleşelim' mantığı ile kurulamaz hatta kurulmaması da gereklidir. Eğer mevcut jenerasyon, üretim ve kalite sorunu yaşıyorsa sorunun kaynağı her ne kadar üst yapıda oynatılacak adamların seçimi gibi gözükse de alt yapıda yapılacak tercihler ve gelecek oyuncuların seçimi de çok ama çok önemlidir. Ben A takım açıklandıktan sonra özellikle Ümit Milliler'in kadrosuna baktım ve yeni isimlerin olmadığını hatta Sercan Yıldırım, Cenk Tosun, Serkan Kurtuluş gibi anlam veremediğim isimlerin kadroda olduğunu gördüm. Bunun yanında Barış, Musa, Rıdvan gibi olmayacak isimlerinde de yine denendiğini gördükten sonra fikrim açık ve net artık. Abdullah Avcı, Okan Buruk, Tolunay Kafkas'lı yeni yapı da eskileri gibi olacak ve biz yine yenileyemediğimiz jenerasyonların arkasından konuşup duracağız. Hiç kimse merak etmesin A takım bu kadro ile kalmayacak ve Emreler, Volkanlar, Hakan Baltalar bu takımda yerini alacak. Bugün sadece Abdullah Avcı diğerlerinin yolundan gitti ve 'ne şiş yansın ne kebap' mantığı ile değişeceğiz mesajı verdi. Anlayana tabi bu mesaj çünkü ben almadım bu mesajı...

23 Şubat 2012 Perşembe

Kırk Arena Bir Sen Edebilir mi?


Ülke futbol gündemini şike kaplamış, hafta sonu derbi var, play-off dalgası için Beşiktaş bu maçla birlikte saf dışı kalabilir belki de ama ben açık söylüyorum bu resmi gördükten sonra başka dalgalardayım. Çünkü özlüyorum Sami Yen'i...

Bu fotoğraf muhtemelen 94 şampiyonluğunun son maçı olan Bursaspor maçından. Hani şu Ljung'un da gol atıp 2-0 kazandığımız maç. Sami Yen yine gelin gibi süslenmiş ve normal kapasite fazlasıyla aşılmış ve her yer salkım saçak sarı kırmızı...

Keşke hiç gitmeseydik başka yere, aynı yerde restore edilmiş yeni Sami Yen'de bu manzaraları hala yaşıyor olabilseydik. Şunu çok iyi biliyorum ki o maç günleri stat çevresinde toplanan, maçtan sonra otobüslere hücum eden insanlarda aynen benim gibi özlüyorlar Sami Yen'i. Defalarca Sami Yen'i görmüş ve Arena'da maç izlemiş biri olarak ben o ruhu özlüyorum açıkçası...

Dip Not 1: Fotoğrafın 94 yılına ait olduğunu tahmin ediyorum. Fotoğraf ile net bilgisi olan beni doğrulayabilir veya düzeltebilir.
Dip Not 2: Statlarımızdan bahsetmiş iken yeni stadın yollarını hala yaptırmayan üstelik icra takibi başlatan sorumluların işi gücü rast gelsin diyorum sadece. Stadın açılışında Galatasaray seyircisi Başbakan'a tepki gösterdi diye kendini yırtan Erdoğan Bayraktar, Lefter'in cenazesinde yuhalanan Başbakan için neden birkaç söz etmedi veya edemedi? Belki de Fenerli Başbakan takımının seyircisine kıydırmadı kim bilir...

19 Şubat 2012 Pazar

Mersin Maçı ve Necati


Gecikmeli de olsa ayda yılda bir maçına gidebildiğimiz takımızın maç yazısını yazmak lazım. Maç öncesi puan kaybedeceğimizle ilgili herkes bir beklenti içindeydi. Hatta sözlükte bile bu konuda emin olamayan arkadaşlar vardı. Sözlükte de dediğim gibi bu maçtan ben çok emindim. Biz bu bölgenin adamıyız. Mersin ne taraftar ne de takım olarak bize zorluk çıkarabilirdi zaten.

Maç başladığında Necati'den bu maçta çok şey bekliyordum. Necati'yi aylardır istememizin sebebi de bu zaten. Bu tarz deplasmanlarda ligi tanıyan, tecrübeli bir forvet lazım dedik. İşte Necati bizi yine yanıltmadı. Hatta son dakikalarda 2 kez efsane depar atarak ne kadar istekli ve diri olduğunu da bize gösterdi. Baros'un yokluğunda, Elmander'in yarım saat içinde sakatlandığı durumda ve diğer eksikleri de düşününce önemli bir maçı aldık. Net söylüyorum; Necati şu haliyle bile çoğu forvete hala rahmet okutur.

Benim esas olayım, hala Necati'ye laf atan adamların prim yapması. Neymiş, Necati golden sonra önce yüzüğünü öpmüş, sonra armayı öpmüş. Maçtan sonra golü karısına ve çocuklarına armağan etmiş. Hatta bu adamlar o kadar ileri gitmiş ki "boşuna sevinmeyelim, Necati golü bize armağan etmemiş" diyebilmişler. Derdiniz ne olm? Necati başarısız olsun diye an kolluyor bu adamlar. Sonra da "biz abiyiz, şöyleyiz böyleyiz" diye geziniyorlar ortada. Necati'yi kişilik olarak sevmiyorsan sevme, adamın verdiklerine bak. Şu an bu takımı sırtlıyorsa, sana susmak düşer birader!

9 Şubat 2012 Perşembe

Tarih Yazdınız Tarihhhh...(Cska'yı da Yenerler)


O kadar umutluydum ki bu maçtan.. Belki kimseye demedim ama hayalini taaa Olimpiakos maçından beri kuruyordum. Belki oyuncu kalitemiz rakibin yarısı düzeydeydi ama Abdi İpekçi full çekecek ve her yer sarı kırmızı olacaktı ve her şeyden önemlisi bu takım yüreğini ortaya koyacaktı sonuna kadar tüm oyuncularla. Belki yine kaybedebilirdik ama bu takımın mottosu 'Son Topa Kadar' değil miydi?


Bu resim, yaşanan zafer için ne kadar hazırlanıldığını, nasıl önemli bir organizasyonumuzun olduğunun açık kanıtı. Kaç Euroleague takımı ilk Euroleague senesini yaşayan Galatasaray kadar organize olabilir? Hocamız geçen maçta ''Teşekkür etmiyorum çünkü biz bir aileyiz''demişti. Bende bu zafer için teşekkür etmiyorum ailemizin bu başarısından sonuna kadar gurur duyuyorum. Helal olsun Yenilmez Armada'ya, bu takımı oluşturanlara ve takımın koçu Oktay Mahmudi'ye...

4 Şubat 2012 Cumartesi

Necati!


Seni sezon başında görmek istedik hep bu takımda. Dün geldin bugün golünü attın. Hep dedik, bir daha diyoruz. Transfer edildikten sonra ilk maçında gol atan futbolcu > uyum sorunu yaşayan dünya yıldızı. Bir de bizi ayarsız Sercan'a muhtaç etmedin ya, helal olsun sana!

2 Şubat 2012 Perşembe

Sorun Sahanın Dışında


Dokuz maçlık seri, yakalanan hava, inanılmaz uyum ve eskiye dönüş adına atılan koca adımlardan sonra şu an karşımıza çıkan tablonun açıklaması gerçekten çok zor. Şaşırıyorum, üzülüyorum bu duruma. Hatta idrak etmek de bile zorlanıyorum kulüp olarak yaşadıklarımızı. Başlıktan da anlaşılacağı üzere takımın taktiksel anlayışı, oyuncuların yaşadığı formsuzluk benim adıma ikinci hatta üçüncü planda. Çünkü hocanın maç sonu toplantıları, başkanın yapmak istedikleri; yapamadıkları, yönetim içindeki saçma çekişmeler yüzünden sadece futbol oynamakla yükümlü bu takım, şike olayları yüzünden düşme korkusu yaşayan takımlardan da sıkıntılı maalesef ki.

Her şey sahanın dışında gerçekleşmiyor muhakkak ki. Saha içindeki taktiksel yanlışları söylemek, ardından da asıl meseleleri irdelemek lazım. Dokuz maçlık seri elbette bitecekti ve bitti burada sorun yok ; ancak dokuz maçlık seri çift forvet ile gelmişti ve takımdaki oyuncular takım bütünselliği içinde rollerine tam anlamıyla hakim olmuşlardı. Eboue ve Baros’un eksiklikleri takımı o kadar kötü etkiledi ki bu ikilinin yerine gelen Sabri ve Sercan yapamadıklarıyla tüm takımın düzenini bozdular. Hoca da yakalanan seri öncesi dönemdeki yanlışlarına dönüp tek forvet, beşli orta saha düzenine döndü ki; bunun sonunda puan kayıpları başladı. Herkes şunu çok iyi bilmeli ki Galatasaray hala iyi bir takım değil ve maalesef geçmiş senelerin yanlış transfer hamleleri takımın bir adım ileri gidememesinin en büyük nedeni. Sezon başı yıldızlarını kaybetmiş en büyük rakip hala bir takım hüviyetinde ise geçmiş senelerdeki transfer doğruları ve istikrarlı kadro yapısı bunun en büyük nedenidir. Tekrardan söylemek de yarar var ki Galatasaray bu konuda rakibinin bir adım gerisinde.

Saha içi durum bundan ibaret ve bu durum nasıl ilk yarının sonlarına doğru mükemmel bir şekilde aşılabildiyse sezonun sonunda da aşılır ve şampiyonluğa ulaşırız. Ancak yönetim –hoca çekişmesi, yönetimin kendi içindeki iktidar kavgası, başkanın ilk kulüp başkanlığı deneyimindeki acemilikleri, uzayan şike mevzuları ve de gerçekleşmeyen transferler (en kısa tabirle transfer fiyaskoları) takımı , oyuncuları hatta taraftarı oldukça olumsuz etkiliyor ki bu konuların aşılamadığı her hafta takımın tepetaklak aşağıyı görmesi de kaçınılmaz olacak.


Artık hepimiz biliyoruz ki hoca ve yönetim arasında ciddi sıkıntılar var. Adnan Öztürk ve ona yakın yöneticiler, Ali Dürüst ve ona yakın yöneticiler(Bu grup Fatih Terim’e yakın isimlerden oluşmakta) bir an önce iktidar mücadelesine son vermeli. Bu takımın teknik patronunun Terim olduğu gerçeği herkesin aklına kazınmalı. Bunun yanında Terim de her maçtan sonra gazetecilerin oyununa gelip yönetimsel şikayetlerini basın önüne taşımamalı. Önceliği takım içi disiplini sağlamak olmalı. Bu sene kart yarışına girmiş futbolcuların bu halinde ne yazık ki disiplin anlayışına hayran olduğumuz hocanın da yapamadıkları da önemli bir etken.

Ve de en temel problem, transfer fiyaskoları..

Ne isimler geldi geçti sezon başından beri. KAP’ a bile isimler verildi ama olmadı, olmadıkça da sıkıntılar arttı da arttı. Cidden merak ediyorum neden sansasyonel isimler ortaya atıldı durdu sürekli? Bu takım kaç senedir sadece isme bakılarak alınan transferlerden çekmedi mi? Burada da suç tamamen başkanın maalesef ki. Garip bir şekilde , belki de doldurmalar sonucu hep yüksek bonservisli oyuncuların ismini basın önünde konuştu ve beklentileri sonuçsuz bıraktı. Kim istedi ki ondan yüksek maliyetli oyuncular almasını? Böyle olunca da gerçekleşmeyen her transfer camia içi dengeleri de bozdu. Son olarak da hocanın da hakkında gereksiz konuşmalar yaptı; hocanın da kimyası bu açıklamalar ile bozuldu.


Artık transfer dönemi bitti ama yapılan yanlışlar maalesef ki takımı da olumsuz etkiledi. Örneğin son transfer Necati, aylar öncesinden takıma alınabilinecek iken gerçekleşmeyen Shaqiri transferinin ardından gerçekleşti ve kimse tatmin olmadı. Halbuki devre arası Uğur Uçar, Olcan, Necati transferleri ile değerlendirilip Shaqiri ismi ortaya atılmayabilinirdi. Yine Yiğit’e verilen para yerine bir milyon Euro fazlasına Olcan kadroya dahil edilebilinirdi.

Sonuç olarak kendi içimizde sorunlar yaşıyoruz ki bir kez daha söylemek de yarar var ki , şu bozuk futbol düzeninde şike ile uğraşmayan nadir kulüplerden biri olarak bu duruma düşmemiz üzücü ve sıkıntı verici. Ama çözümümüz de kendi içimizde ve açık. Ne olursa olsun futbolu sadece Terim yönetmeli ve başkan kimseyi bu işe dahil etmemeli. Hoca da basın ile arasına bir set çekmeli ve yönetimsel şikayetlerini artık bir kenara bırakmalı. Aslında sevinmeliyiz çünkü transfer dönemi bitti ve gelemeyecek oyuncuların yaratacağı baskı artık ne hocanın ne de taraftarın üzerinde olmayacak. Nasıl ki devre sonunda mükemmel bir seri yakalamışsak tam kadro ve Necatili hücum hattımız ile yeni bir seri yakalarız ve bu sene sonu güzel günleri görürüz. Yeter ki herkes sussun ve sadece işine baksın…