30 Ekim 2012 Salı

Cimbom Yüzümüzü Güldürecek Bu Sene…



Kurban Bayramı haftası oynanan maçlar da takımlarımız rakiplerini dağıttı; darısı tüm seneye…
Onlar için denilebilecek her söz eksik kalır. Engelsiz Aslanlar 4. Kez Dünya’nın en büyüğü…

Voleybol belki kanayan yaramız; ama kaptan Ulaş önderliğinde Fenerbahçe Grundig’i dağıtan erkek voleybolcularımız bu sene çok büyük başarılara imza atmaya yakın. 

Sezona ülkenin en iyi koçu ve onun '4 kupa' mottosu ile yolan çıkan Galatasaray Medical Park Fenerbahçe’den sonra Efes Pilsen’i de dağıttı ve şampiyonluk mesajını daha gür bir sesle verdi.

Ve en büyük göz ağrımız futbol takımı… Ekim ayı belki takım için iyi geçmedi ama geçen sene de geç form tutan bir takımımız vardı. Kayseri maçı ve alınan net skor Kasım ayı ile tekrardan çıkışa geçeceğimizin göstergesi bence…

22 Ekim 2012 Pazartesi

Ruhun Geri Döneceği Maç


                                    
Gençlerbirliği maçına çıkan 11’inin 10 futbolcusu dünyanın çeşitli ülkelerinde hafta içi maç yaparak gelmişti Galatasaray’ın. Yani rakibinin futbolcularının hafta boyunca sadece bu maça odaklanarak geldiği bir atmosferde Galatasaray futbolcuları ivme kaybedilen bir periyotta takımca mental olarak toparlanma fırsatı bulamamıştı. Kaldı ki Hamit- Burak- Amrabat gibi rüşdünü ispat edememiş futbolcuların psikolojisi de mevcut futbollarının ortaya çıkamamasına, dolayısı ile de takımın geçen sezona oranla bir gömlek zayıf bir takım görüntüsü vermesine yol açmıştı, Gençlerbirliği maçı öncesi.

Böyle bir maç önü atmosferi sonrası Galatasaray kötü gidişe dur diyemedi ve 2 puan kaybıyla Ankara’dan dönmek zorunda kaldı. Lig yarışının uzun olması ve asıl arenanın Avrupa arenası olmasından dolayı maç ile ilgili çok fazla yorumda bulunmaya gerek yok ancak takım ile ilgili bazı noktalara değinmek de yarar var.


Takım şu ana kadar istenen seviyede değilse bunda kilit noktalar var elbette ki. Sıra sıra değinip, genel resmi görmek en mantıklısı olur bence. En önemli sorun bana kalırsa Ujfalusi’siz Galatasaray’ın hem savunma hem de ofansta dağınık bir görüntü sergilemesi. Defansif anlamda geçen sene Ujfalusi  Semih’i ne kadar ilk toplara gönderiyor diye yorumlar yapılmıştı; ancak bu hamlelerinde Ujfalusi’nin taktik zekası ve Semih’in eksiklerini bu yolla kapatmasının doğruluğu ortaya çıktı. Mevcut durumda Semih- Cris- Dany ikililerinden hiçbiri birbirlerini tamamlayamadı ve Ujfalusi gibi geriden top çıkartıp; orta alan ikilisini rahatlatamadı. Bir diğer sorun da Elmander’in güçlü görünmeyen fiziği ve dolayası ile de 4-5-1’e dönüşen 4-4-2’i sistemini görememiz. Gençlerbirliği maçı Elmander’in dönüş sinyalini verdi ki bu Galatasaray’ın geri dönüşü için çok önemli olacak bence. Son olarak da Selçuk ve milli takım krizi…  Geçen senenin açık ara en iyi Türk oyuncusu ne hikmetse ‘taktiğe uymayan futbolcu’ damgası yedi ve bugüne kadar olayların içine çekilmeyip sadece işini yapan Selçuk bu durumdan bir hayli etkilendi. Mart ayına kadar Milli kabus da bittiğine göre geçen seneki Selçuk tekrardan dönecektir. Bana kalırsa Melo’nun geç katılımı, bireysel performans düşüklükleri, Burak- Amrabat’ın tipik 4-4-2 oyuncusu olmayışları da şu an yaşanan düşüşün sebepleri ancak asıl problemler uzun olarak değindiğim üç maddenin içerisinde gizli.


Ama geçen sene de geç form yakalamış bir Galatasaray takımı vardı ve üst üste kazanılan maçlar ile takım almış başını gitmişti. Geçen sene Galatasaray’ı başka yapan maç kesinlikle Arena’da kazanılan 3-1’lik Fenerbahçe maçıydı. O maçtan sonra takım bambaşka bir takım haline dönüşmüştü. İşte Cluj maçı da bu sezon tekrardan takım olacağımız maç olmalı. Mevcut resimde 0 puan ve grup sonunculuğu var ancak bu takım içerde, dışarıda Cluj galibiyetleri ile rahatlıkla 10 puanı görebilir bu grupta. Eğer bildiğimiz maç önü Fatih Terim performansı şu anlarda takımın üzerine sinmişse bu ana kadar yaşanan puan kayıplarının hiçbir önemi yok benim için. Yarın yeter ki futbolcular motive olarak çıksınlar bu maça ve erken bir gol bulup oynadıkça zevk veren hücum futbolu  ile Cluj’u Arena’nın çimlerine gömsünler.



2 Ekim 2012 Salı

Galatasaray Gibi Oynayın Yeter

                            
Gün geldi çattı. Saat 21.45'te ait olduğumuz yerde, ait olduğumuz platformda, kendi mabedimizde Avrupa'da Galatasaray'ı gösterme zamanı tekrardan.

Her maçın canı ayrıdır; ancak Galatasaray gibi oynamak, o ruhu yansıtmak her maç için temel amacımız olmalı bizim. Hamit'in olmaması, Elmander'in belirsizliği asla takımı etkilememeli bugün. Temel felsefe oyunun her anında pres olmalı, rakibi bir zamanlar diğer Avrupalı takımları nasıl bunaltmış isek bugünde aynen o şekilde bunaltmalı, bezdirmeliyiz oyun hakimiyetimizle. Elbette ki Terim bu maçı kafasında çeşitli defalar oynamış, yaşamıştır ama özellikle ilk 20 dakikada üstünlüğü yakalayan bir Galatasaray, Braga'yı rahatlıkla evine puansız gönderecektir. Bence Manchester maçı birçok görüşün aksine bizim için Avrupalı Galatasaray'ın dönüşü için olumlu sinyaller vermedi. Ama bugün kesinlikle sahada daha farklı bir Galatasaray olacaktır, olmalıdır da.


Kilit oyuncular Muslera, Selçuk ve Burak olacaktır bu maçta. Bu sezon resmi maçlardaki tek gösterişli performansını Manchester maçında sergileyen Muslera bu maçta da takımın en kilit oyuncusu olacaktır. Oyunun iki yönünde takımı yönlendirecek Selçuk, duran toplarda da takımın golle buluşmasında en önemli rolde olacak. Ve tabi ki Burak... Hala tartışılan bir pozisyonda olan Burak bugün gol yollarında kendi gibi oynarsa, rahatlıkla gol veya goller bulacaktır.


Benim bu maça inancım tam. Stadyuma gelen her taraftar, oyunu tıpkı futbolcular gibi yaşar, sonuna kadar destek verirse; eminim ki yeni bir zafer gecesi yaşarız bugün. Grubun en önemli maçına çıkacağımız bugünde her oyuncu kendi rolünü, kendi kariyerinin en özel günlerinden birine çıkacakmış gibi yaşamalı ve galibiyeti takım halinde yakalamalıyız. Tekrardan diyorum; ''Galatasaray gibi oynayın yeter'' bu akşam...

30 Ağustos 2012 Perşembe

Burak Yılmaz Meselesine Dair-Şampiyonlar Ligi Çook Farklısın Çok


Burak Yılmaz’a ahlak dersi vermeye kalkan sığ görüşlüler;
Günlerdir Burak Yılmaz  ve emek hırsızı kavramlarını birleştirerek medya üzerinden ikinci Engin Baytar vakası oluşturma çabasındasınız. Öncelikle Burak Yılmaz’ın içinde bulunduğu pozisyonu net bir şekilde tanımlamak cidden zor. Penaltı veya değildir diyenlere asla bir sözüm olmaz. Ama Burak Yılmaz sahtekardır demek gerçek bir art niyet ürünüdür. Öncelikle Burak için ‘Feda’ beklentisi içine girmediniz mi ey etikçiler? Burak sizi istemedi diye mi gözünüzde dünyanın en art niyetli insanı? Burak oyuna girer girmez onu ıslıklamak bir defa sizin art niyetli olduğunuzun açık kanıtı ve sizler gerçek bir kuyruk acısı yaşamaktasınız. Olayın  Batuhan tarzı bir oyuncuyu sahiplenme durumu var ki o da sizin nasıl bir karakter de olduğunuzun açık kanıtı.

Diğer taraftan  Engin’i bitirme operasyonunda sırayı Burak’a vermiş yancı Fenerbahçe taraftarı var ki; ‘onlar bu ülkede  şikeyi sahiplenmiştir’ aynı statta oynanacak maçta yine Feda’yı reddedip sarı-lacivert formayı giymiş Egemen’e edilecek küfürlerde yine bu sahte hassasiyeti gösterecekler mi?

Aklımdaki başka bir soru da atılan ikinci golde neden bir tek Beşiktaş taraftarı  Umut topu elle almıştır dememiştir. Çünkü cevap Burak’ta yaşanan kuyruk acısıdır. Mehmet Topal resmen elleriyle gol atmıştır ama Beşiktaş taraftarı önemsememiştir bile bunu çünkü tek doğru olması gereken insan Burak’tır Beşiktaş taraftarı üzerinde.

Bence Feda dediğiniz sezonda bir içsel yaklaşım içine girin ve kendinize de çeki düzen verin Beşiktaş taraftarı. Selçuk için Fatih Terim için edilen küfürlerin nedenini sorgulayın doğrularınızı, yanlışlarınızı sorgulayın.

Yukardaki resim son Şampiyonlar Ligi maçımızdan ve üzerinden cidden çok zaman geçti ama gün Şampiyonlar Ligi günü..

Fenerbahçe elenmiş, kazanılacak gelirler artmış, takım yüksek bir potansiyele sahip, kazanma arzusu tavan yapmış…

Şartlar bu iken gerçekten kendi adıma  çok güzel şeyler yaşanılacak beklentisi içindeyim. Kura bir çekilsin artılar, eksiler değerlendirilir ama eğer Milan- Braga- Bate gelirse grupta birincilik şansımız olur. Porto-Schalke- Cluj’lu grup bize bir üst turu gösterir. Barca-City-Dortmund ayarında bir grup ise bizi kara kara düşündürtür. Hadi bakalım hayırlısı olsun şimdiden.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Geri Dönüyoruz

 
-Cüneyt Çakır saatine bakıyor…
-Cüneyt Çakır sezonu bitirmek üzere veee maçı bitiriyor…
-Sezonun en büyüğü GALATASARAY…

Büyüleyici ve en az futbolcular kadar bizim de yorulduğumuz ve yıprandığımız bir sezonu bu sözlerle kapatmıştık ve yepyeni sezonun açılışının vakti geldi çattı artık. Başlıkta ‘Geri Dönüyoruz’ dedim ama ‘Çok Çok Daha Güçlü, Yepyeni Hedefler İçin Geliyoruz’ da demek mümkün aşağıdaki kadro için. Dany, Umut, Burak, Amrabat, Hamit ve Melo’lu  yepyeni kadro bana kalırsa çok büyük işler yapacak.

                  Muslera                                                                   Ufuk
Eboue    Semih Ujfalusi  Hakan Balta            Sabri    Gökhan Dany  Çağlar
Hamit    Melo Selçuk     Amrabat                     Aydın  Engin  Yekta  Emre         
           Elmander Burak                                                  Umut Necati

19 Temmuz 2012 Perşembe

Yeni Sezon Formaları (2012-2013)


Dün yapılan 2012-2013 sezonu forma lansmanından önce twitter ve sözlüğe kırmızı formanın sızdığını gördük. Bu forma olayını, her yılı bağımsız düşünerek değerlendirmek bence yanlış olur. Nike'ın bu sezon için yaptığı bu 3 forma da kaliteli, buna lafım yok. Tek göze takılan şey, özellikle parçalı formadaki Türk bayrağı logosunun yeri. Türk bayrağı logosu acayip eğreti duruyor. Nike logosu ortada olsaydı da o bayrak sağ göğüste, GS arması da sol göğüste olsaydı. Bu Nike için bir prensip mevzusu olabilir ama umurumda değil arkadaş. Sen Nike'ın müşterisisin, istediğini yapmak zorunda. 

Bir başka mevzu da, yıllardır taraftarın özlemini çektiği sarı formaya kavuştuktan sonra, neden hemen kaldırıyorsunuz ki? Geçen sene sarı forma alamayan adamlar daha ne kadar bekleyecek? Veya alanlar sarı formayı napacak? Kırmızı formaya lafım yok ama beyaz forma yerine sarı forma yapılsaydı daha güzel olurdu.  Geçen seneki sarı forma üzerinde rötuşlar yaparak güzel bir forma yaratilabilirdi. Beyaz formaya çamur atmak istemiyorum. Özellikle Semih ve Baros'a çok yakışmış. Gel gelelim ki bu takımın esas rengi sarı kırmızıdır ve her sezon sarı ağırlıklı bir forma olması gerek diye düşünüyorum.

Ve son olarak, forma fiyatlarından bahsedeyim. Taraftar olarak takımımıza destek olmalıyız, eyvallah ama 120 lira nedir arkadaş ya? Bu formayı alacak adamların %80'i öğrenci. Bu forma en fazla 99 lira olmalıydı. Sözün özü, ben bu sezon formalarından tatmin olmadım. Sarı formasız sezon istemem ben arkadaş!

23 Haziran 2012 Cumartesi

Oktay Mahmuti ve Tek Gerçeğin Arma Sevgisi Olması




Galatasaray taraftarı özel taraftardır. Diğer taraftarlarda olmayan hisleri, bağlılığı vardır hatta bu taraftarın. Ne ‘duruşumuz var’ der sahte yapıştırmaları kendine layık görür ne de kendini, kulübünü ‘Cumhuriyet’ yaftalaması altında olmayan sıfatlarla farklı yerlerde görmek ister. Sadece bağlıdır kulübüne Galatasaray taraftarı. Mücadele görsün, hırs görsün, forma için savaşan sporcular görsün; armasını yücelten, diğer kulüplere de saygı gösteren hocaları branşlarının başında görsün tamamdır bu kulübün taraftarı için. İşte Oktay Mahmuti de bu tanımların hocası idi Galatasaray için, bu kulübün taraftarı için. Herkes başarılı maçları hatırlayacak onunla ilgili ama benim aklımda Fenerbahçe’ye kaybedilen maçtan sonra ülke basketbolundaki kirlenmişlik ile ilgili unutulmaz sözleri kalacak. Farklı bir kişilikti Mahmuti, özeldi ama profesyonel dünyanın gereği olarak yollar ayrıldı şu an.
                

Onun senelerce bu organizasyonun başında en değerli parça olarak kalmasını ben de isterdim ama profesyonel anlamda düşünürsek, yapamadıkları veya yanlış tercihleri onunla yolların ayrılmasına sebep oldu.  Yabancı tercihleri, deplasmanda zorluk derecesi yüksek maçlarda kolay teslim olan takım yapısı, kimi maçlardaki rotasyon hataları, iki play-off serisinde geçen sene Fenerbahçe’ye bu sene de Beşiktaş’a kaybedilen seriler sonrası rakiplerin şampiyonluklar yaşaması  hocanın görevinin başında kalamamasında önemli etmenler oldular. Şimdi büyük çoğunluk yönetime atıp tutmakta ve Ergin Ataman’a göreve başlamadan ön yargıyla yaklaşmakta. Kendini hak ettire ettire sevdirdi Mahmuti ama onun profesyonellik anlayışı içinde bir düşünce ile olaya yaklaşırsak; bu olayı sportif anlamlar içerisinde düşünmeliyiz ve asıl olanın sadece ama sadece Galatasaray olduğunu unutmamalıyız. Asla haksızlık yapmak, değerini küçültmek gibi bir derdim yok Mahmuti’nin ama Cem Akdağ ile geçen kriz sezonu ve o takımın, hocasının yaptıkları Galatasaray Basketbol Şubesi’nin ayağa kalkmasının en önemli nedenidir. Cem Akdağ da bu şekilde bu kulüpten ayrıldı ve daha iyi bir proje olarak Mahmuti’ye bu takım emanet edildi. Şimdi de kısa süreli başarıya en fazla ihtiyaç duyan Galatasaray Basketbol Takımı, bu işi en iyi ve istenen şekilde yapabilecek şartlar içindeki yegane insan Ergin Ataman’a teslim edildi ve bize düşen sonuna kadar hocanın arkasında olmak ve sonsuz desteği ona hissettirebilmek.


Tekrardan söylemek gerekirse asıl olan Galatasaray’ın başarısıdır. Oktay Mahmudi’ye bu camiaya verdikleri için sonsuz teşekkürler edilmeli ama işi halef selef olayına asla çevirmemeli, arma için savaşan herkese tam destek verilmeli bence…