20 Aralık 2010 Pazartesi

Konyaspor - Galatasaray

Daha önce Aydın Yılmaz'ın şampiyonluk yolunda önemli bir 3 puan kazandırdığı Konya deplasmanında bu sefer bir başka genç oyuncumuz Anıl Dilaver'in,yine son dakikalardaki golüyle galip geldik.Bu sefer tabi şampiyonluk yolundaki önemli bir galibiyet değildi.

Bütün bunlar bir yana Hagi'nin Galatasaray üzerinde neler yapmaya çalıştığını anlama konusunda hala yetersizim sanırım.Çoğu blogger arkadaşlarımız Hakan Balta'nın oynadığı o bölgede 3 maçta 2 gol 1 asist yaptığını ve hatta Manisaspor'da da o bölgede yaptığından falan bahsederek Hagi'nin ne kadar doğru bir seçim yaptığını anlatıyor.Merak ettiğim şey ise forvette mecburiyetten Anıl'ı deniyorsan ve "ben gençlere güveniyorum" mesajı vermek istiyorsan,orta sahada neden Musa veya Cumhur'u denemiyorsun da Hakan Balta'yı oraya koyuyorsun sorusunun cevabıdır.Hagi'ye olan sevgimiz ne olursa olsun bitmez.Ancak devre arasında revizyon yapmayı planlıyorum dedikten sonra hala Serdar Özkan'dan medet ummak neyin nesi? Zaten lig falan gitmiş,bugün oynadığımız futbola bakınca,Ayhan'ın yerine Musa olsaydı hiçbir şey farketmeyeceğini herkes biliyor.Buna rağmen Ayhan yerine gelecek sezonun temeline atmak adına Musa-Cumhur gibi gençleri neden oynatmaz Hagi? Bu soruların cevabı var mı onu da bilmiyorum.

Bir diğer konuda Lorik Cana mevzusu.Uzun zamandır söylüyoruz.Galatasaray'da bir oyuncu rakiple tartıştığında kimse destek çıkmıyor diyoruz.Bugün Cana çıktı ve bence gerekeni yaptı.Kendisini hiç sevmem ama Aydın'ın da bu konuda hakkını teslim ederim.O hengamede Balta,Ayhan,Çağlar falan ayırmaya çalışırken gidip Kere'nin boğazına sarılması da benim için gamsız denilen Aydın'ın da bu ruha sahip olduğunu gösterir.Cana'nın pozisyonla ilgisi yokken kırmızı kart görmesini eleştirenleri de anlarım ancak herkes bilmeli ki bu adam takım arkadaşı boğuşurken kenarda durup seyrederse kendisinden utanacak bir adamdır,kısacası adam gibi adamdır... Ruhsuzlara ders ola...

9 Aralık 2010 Perşembe

Gerçek Galatasarayı Tekrardan Görmek Umuduyla (Asker Molası)



İnsan hayatı iniş çıkışlar ile doludur.Kimi zaman görkemli çıkışlar yaşar insan;kimi zaman da dibi tam anlamıyla görür.Ama ideal insan her seferinde zirveyi ve dibi yaşayabileceğini düşünen insandır.Çünkü her çıkışın inişi;her inişin de çıkışı hayatın içinde saklıdır.İnsan hayatı böyleyken hayatın farklı olguları da aynen böyle bence.Dibi ve zirveyi beraber barındırmakta.

İşte renklerine aşık olduğumuz takım Galatasarayımız da bugün dibi görmüş durumda.1986 öncesi dönemde 14 sene süren şampiyonluk hasretinin hüküm sürdüğü dönemler gibi,1996 öncesi darmadağınık bir durumda olduğumuz gibi dibi görmüş durumdayız.Ama çok da iyi biliyoruz ki bu camia 14 senenin ardından Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı final gördü;1996 sonrasındaki dönemde Uefa Kupası’nı ,Süper Kupa’yı aldı.Türkiye’nin Avrupa ve Dünya’daki yüzü oldu.Yani bu taraftar bu kötü durumların sonunda yaşanabilecek en büyük mutlulukları da yaşadı ve bunları bu camianın başarabileceğinin farkında.Ama…

Ama bu sefer durum çok farklı.Galatasaray yanlış insanların elinde.Galatasaray futbol takımı bu camianın adına yakışmayan,büyüklüğünü kavrayamamış oyuncularla dolu,ve de Galatasaray gerçek bir liderin eksikliğini duymakta.İlk iki durum ciddi sorunlar ama gerçek bir lider;yani her şeyi ile bir sistem oturtacak bir antrenör bu iki durumu da çözebilir.Derwall,Terim,hatta ilk dönemindeki Feldkamp gibi bir hoca ile yeniden çıkış yaşanabilinir. Futbolculuğuna hayran olduğumuz,ve daima gerçek bir futbol kahramanımız olacak Hagi şu an teknik direktörümüz ;ancak o da bu durumdan bizi çıkartacak isim değil maalesef.Maalesef ki Adnanlar her türlü yanlışa rağmen görevdeler.Ve de daha acısı ve üzücüsü bunlardan kurtulacağız, ve şu gelecek işte diye bizi heyecanlandıracak bir isim yok.Kısacası mevcut durumda can sıkıcı noktalar çok ve maalesef ki umut ışığı yok.


Ancak her şeye rağmen Galatasaraylı olmak çok farklı bir duygu.Üzülsek de ,kahretsek de,sabır sınırlarımız zorlansa da biz Galatasaraylıyız.Bağımlı olmak var Galatasaraylılıkta,renklere aşık olma duygusu var Galatasaraylılıkta.O yüzden de güzel günleri beklemek var önümüzde şimdi.Ve de şu mısraları dinlemek zamanı şimdi:

Yollar buzlu, dikenli, taşlı olsa da
Bastığın yer üzüntülerle dolsa da
Sel, çığ, ateş önünde her ne olsa da
Cimbom gülerek yürür
Haydi haydi haydi cimbom
Haydi haydi haydi cimbom
Haydi haydi haydi cimbom
Cimbom başı dik yürür


Bu benim askere gitmeden önceki son yazım.Belki 5 ay boyunca yazı yazamayacağım.Yazının da genelinden anlaşılacağı üzere bir hüzün havası var ben ve Galatasaray’da.Ama inşallah bu sene yeniliklerin tohumu güzel atılır,yeni stad ile savaşan,bizi mutlu eden Galatasaray tekrardan sahalara döner.Burak benim sesim olacak bu beş ayda.Onu okumaya devam edin.

Şimdilik kendinize iyi bakın renkdaşlar…

1 Aralık 2010 Çarşamba

Elano: Herkes Kendi Yoluna Gider

Ben şu aşamada Elano'nun satılmasına asla karşı değilim,bilakis iyi ki gitti.Fakat Elano'nun 2.9 milyona Santos'a gittiği haberini resmi siteden sanki marifetmiş gibi "şu kadar paradan vazgeçti" diye açıklayan ve akıllarınca cahil civelek taraftara "zarar etmedik" mesajı vermeye çalışan köylü kurnazlığındaki bir yönetime diyecek laf bulamıyorum artık.

Elano gitsin,eyvallah.İliç gittiğinde daha çok üzülmüştüm.Lafı fazla uzatmıcam,Galatasaray'ın isim yapmış adamlara ihtiyacı yok.Sistemli bir yapılanma olduktan sonra yıldız diye bir şey yok.Örneğin Afellay çok mu iyi adam? Bence vasatın üstünde bir yetenek ancak Barcelona'ya gittiğinde yıldız gibi oynayacak.Sistemin varsa ve doğruysa,kimi koyarsan koy yıldız olur.Bülent Korkmaz,Hakan Ünsal,Capone,Okan,Ümit Davala gibi oyuncular çok mu büyük yıldızlardı? Elbette hayır; ancak bir sistemin içinde var oldular,tamamlayıcı unsur oldular.Neyse dediğim gibi yapılanma kökten olsun,yıldız falan istemiyoruz artık,sistem istiyoruz.

29 Kasım 2010 Pazartesi

Artık İcraat Zamanı


Tarih 19 Mayıs 2007 Olaylı Fenerbahçe derbisi...Başlıktaki foto sinirleri ile oynanmış Galatasaray taraftarının artık yeter demesi.Olaylara ,yanlışlara duyarsız kalmaması.Birilerinin güdümünde olmadan herşeyin üstünde Galatasaray'ın menfaatlerini ön planda tutması...

Şimdi gerçek anlamda merak ediyorum.O gün Canaydın istifa diye internette kampanyalar yürüten,stadı savaş alanına çeviren Galatasaray taraftarı bugün acaba neler düşünüyor ve neden işin reaksiyon kısmına geçmiyor?Yapılanlar ister kabul edilsin ister kabul edilmesin dağılmış kulübün dinamiklerini ortaya tekrardan çıkartan ,stadı fotolardaki hale çeviren Galatasaray taraftarı neden bugün sessiz acaba?Memnun musunuz bu basiretsiz ve onursuz yönetimden?Memnun musunuz Adnanların saltanatından?

Acı ama gerçek bir durum var Galatasaray'da.Galatasaray kongresi geri kafalı ve kendini monşer sanan bireylerin hüküm sürdüğü insanlardan oluşmakta.Onlara ''Abi'' demeniz ve iki pohpohlamanız yeterli.O yüzden de onların harekete geçme durumu ancak ve ancak taraftarın radikal protestoları ile oluşur.O yüzden gün ''Herkes Gider Biz Kalırız,Biz Galatasaraylıyız'' edebiyatı yapma günü değilidir.Elbetteki Galatasaray geçmişte oldu ve son nefese kadar olacak ;ama uğruna çok şeylerden vazgeçilecek kulüp sessiz ve tepkisiz olarak kaderine terk edilmemeli.Birileri ağlayan taraftarı bile aşağılayarak yanından uzaklaştırırken ,bu büyük taraftar ona gereken dersi sonuna kadar vermeli.

Bu yüzden sözün bittiği yerdeyiz Galatasaray taraftarı.Artık radikal eylemlerin zamanıdır.Bu külübün şanlı taraftarı herşeyi yapabilme kudretinde ve bilincindedir.Ve gün bu kudreti ortaya çıkarma günüdür.

Dip Not:Ultraslan hala sessiz kalıyor ve anlamını idrak edemediğim şekilde tepkiden uzak duruyorsa maalesef onlarda bu durumun bir şekilde sorumlusu...

21 Kasım 2010 Pazar

İki Karede Kayserispor - Galatasaray



Kimisi "bugün iyi top oynadık,pozisyona girdik vs vs" diye düşünebilir ama benim için değişen birşey yok.Ve ben sahada Servet,Hakan Balta,Barış,Ayhan,Aydın,Emre Çolak gibilerini gördükçe bir şey de değişmeyecek... Bu iki kare bence hiçbir şeyin değişmediğinin özeti...

Musa Çağıran & Cumhur Yılmaztürk

Bu sezon için artık takımdan beklentilerimizi iyice törpüledik.Şampiyonluk ve şampiyonlar ligi artık benim için mucize.Yönetim konusunda zaten söyleyeceğimizi söyledik.Onun dışında takım bünyesindeki bazı adamlar gitmedikçe izlediğim maçları hiçbir zaman eskisi gibi heyecanla izleyemem.Ligin ikinci yarısında Hagi,Ayhan'dan Xavi; Sarp'tan Iniesta; Emra Çolak'tan Mesut Özil falan yaratsa bile bu adamlar bu takımda olduğu sürece heyecanım olmayacak.Tabiki izlemeye devam edicez ancak eğer umut diye bir şey mevcutsa,bu adamlar gitmeden umutlanamayız.Güncel konu olan Misimovic'in kadro dışı bırakılmasını ise zerre önemsemiyorum.Umarım devamı gelir.

Beni bu yazıyı yazmaya iten asıl sebep bu akşamki Kayseri maçı için Cumhur ve Musa'nın kadroya alınmalarıydı.Giden gitti artık gençlere şans verilmeli demekten haftalardır dilimizde tüy bitmişti.Aslında bu hafta kadroda olmaları oynayabilecekleri anlamına gelmiyor ama en azından onlar adına ben sevindim.Nitekim adamlar hiç olmazsa oynama şansları olduğuna bile sevinip motive olabilirler.Daha önce 18'e bile giremiyordu bu adamlar.Sarp ve Cana'nın yokluğunda kadroya girebilmeleri ne kadar acı olsa da,bu akşam onları sahada görme ihtimali bile beni heyecanlandırıyor.İşte yukarda bahsettiğim heyecanı ancak bu genç isimleri sahada görerek tekrar kazanabiliriz.Hagi bu akşam maça Cumhur ve Musa ile başlarsa ayaklarına kapanırız.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Doktor?

Kangren olmuş kolu kesmek için neşteri elinde olan doktora,hastane yönetimi veya baş hekim engel olmazsa operasyonu gerçekleştirir ve zararın neresinden dönülürse faydalı olur.Hastanın sevenleri de sorar; "Hastamız yaşayacak mı doktor?"

Vur Baltayı Çok Geçmeden

"Tavır, azim, hırs, disiplin, sahadaki her şey önemlidir. Oyuncu Galatasaray gibi bir takımda oynadığını çok iyi anlamalıdır. Maalesef sadece isim olarak bir futbolcu Galatasaray'da oynayamaz.En iyisini sahaya çıkartmak zorundayım. Ama siz de görüyorsunuz ki bazı işler doğru değil. Dolayısıyla bu konuda bir şeyler yapmak zorundayım. Oyuncular çok az verim veriyor. Büyük isim taşıyan, tecrübeli oyuncular, çok az verim veriyor. Maalesef durum bu. Kim bizle bu şekilde devam etmek isterse onunla devam ederiz."

Yapacağın revizyonsa eğer,devre arasını beklemene gerek yok.Tren kaçtı zaten,vur baltayı çok geçmeden...

14 Kasım 2010 Pazar

Suratlarına Tükürsen Utanmayacak Oyuncu Topluluğu


Başlıkta ''suratlarına tükürsen utanmayacak oyuncu topluluğu'' dedim ;ama ''bir grup boş adam'' da denebilir fotodakilere.Ayrıca bizi bu hallere düşüren Adnan Polat tez zamanda defolup git artık.Küfür mü lazım defolman için?...

11 Kasım 2010 Perşembe

Hasan Kabze'nin Gecesi

Galatasaray'dan sonra Rubin Kazan'a ve son olarak sezon başında oradan da Fransa Ligue 1 temsilcisi Montpellier'e transfer olan Hasan Kabze,dün gece Montpellier'nin Lille'i 2-1 mağlup ettiği Fransa Kupası karşılaşmasında takımının 2 golüne de imzasını atarak takımını finale taşıdı.Özellikle attığı ikinci goldeki ısrarı,golü isteyişi ve hazırlayışı görülmeye değerdi.Maç sonrası Montpellier resmi sitesinde ilk sayfada Hasan Kabze'nin resmi vardı.Hasan Kabze'nin aslında Montpellier'deki genel performansı vasatın altında ancak gol atması bizleri tabiki sevindiriyor.Bir Galatasaray taraftarının Hasan Kabze ile ilgili fazla olumsuz fikri yoktur.Sonuçta verilen şansların hepsinde elinden geleni yapmış ve şampiyonluktaki BJK maçı performansıyla önemli bir yer kazanmıştır gönüllerde.Başarılarının devamını diliyoruz...

10 Kasım 2010 Çarşamba

Maç Önü: Galatasaray - Denizlispor



Denizlispor maçı hafta sonu Trabzon'da alınan mağlubiyetin ardından Hagi'nin takımdaki diğer oyuncuların maç performansını değerlendirmesi için güzel bir fırsat olacak.Orta sahada M.Sarp'ın sakatlığı,Ayhan ve Barış'ın malum formu dikkate alınırsa,Hagi'nin bu maçta gençleri kullanması gerektiğini düşünüyorum.Musa Çağıran,Berkin Arslan,Ahmet Kesim,Anıl Dilaver,Cem Sultan gibi oyuncuların bu tür maçlarda artık oynatılması gerekiyor.Bu maç için genç oyunculardan Emre Çolak'ın yeri diğerlerine göre en garanti gibi duruyor.Emre Çolak için daha önceki kayıtlarda da bazı şeyler yazdık çizdik.Bu oyuncunun yıllardır güçlenmesi gerektiğini söylememize rağmen fiziki yapısında hiçbir değişiklik görmediğimiz gibi; mental olarak gelişmediği,hızlanmadığı,güçlenmediği ve şut atamadığı da ortada.Bunun sorumlusu yıllardır sürekli övdüğümüz altyapı idaresi midir? 17 yaşında geleceğin yıldız adayları arasında gösterilen bir oyuncu nasıl olur da olduğu gibi kalır? Dün Ntvspor'da Gareth Bale üzerinde hazırlanan görüntülerde 2 yıl içerisinde fiziksel açıdan kat ettiği gelişmeyi izledik.Bale 17 yaşındayken ve 19 yaşındayken 2 fotoğrafı karşılaştırılmıştı ve vücuttaki kas yapısının ne kadar geliştiğini gördük.Bugün Bale'in performansını ve gücünü keyifle izliyoruz.Emre Çolak ise bu saatten sonra çok da gelişecek gibi durmuyor.

Neyse konuyu fazla dağıtmayayım.Bugünkü maçta bu sezon herkesin beklediği Musa Çağıran'ı da izleme şansı bulabiliriz.Çoğu GS taraftarı Musa'nın oynadığı ilk maçta iyi işler yapıp,orta sahanın 3 atlısını kesmesini istiyor.Her takımda genç oyuncular şans bulurken bizde durum tamamen farklı.Kimse gençlerin yüzüne bile bakmıyor.Trabzon maçı yazımda şöyle demiştim;

"Anlamadığım nokta ise Beşiktaş gibi kadrosunda yabancı sıkıntısı olan bir takım bile ne yapıp edip Necip'e şans vermeye çalışırken,Trabzonspor Ceyhun-Engin gibi oyuncuları sistemine monte ederken,biz neden 2 senedir hala futbolculuğu tartışılan oyuncuları izlemek zorunda kalıyoruz? Bank Asya'da en iyi genç oyuncu seçilen Musa Çağıran nerde şimdi? Peki ya Mehmet Batdal? Veya diğer genç oyuncular?"

Son olarak Hagi'nin taktik anlayışından bahsetmek istiyorum.Eldeki kadro mecburiyeti ve yeni gelmiş olmasından dolayı puan kaybetmemek adına öncelikli savunma oynatmak zorunda kalan Hagi,bu maçta ileriki haftalarda oynatacağı hücum sistemini uygulamaya çalışabilir.Bu yüzden Denizlispor karşısında sürpriz çift forvet izleyebiliriz.Öyle ya da böyle takım olarak Ziraat Türkiye Kupası'na iyi bir başlangıç yapmanın yanı sıra,fazla şans bulamayan oyuncular için de verimli bir maç olmasını diliyoruz.

9 Kasım 2010 Salı

Bizde Sadece Avrupa Zaferlerinin Yıldönümleri Kutlanır


Herkesin başaramayacağı,muktedir olmadığı zaferler vardır.Kimileri sadece kendi ligindeki maçlar ile avunurken ;kimileri Avrupa'yı titretme ile övünür.Kimileri kendi liginden olmayanlara karşı başarıyı kulübüne misyon yapmışken;kimileri kendi ülkesinde takılıp kalır.

Ne durumda olursak olalım bizler Galatasaraylıyız.Ve bu ayrıcalık ile öldüğümüz ana kadar gurur duymalıyız.Günlük sonuçlara takılıp kalmamalı;14 sene şampiyonluk yaşayamayan abilerimizin hisleri ile bu takıma bağlanmalıyız.Ve bilmeliyiz ki Galatasaray formasındaki armanın kudreti bize daha çok mutluluklar yaşatacak.Neuchatel Xamax zaferimiz de işte o 14 senelik zor günlerin ardından gelen unutulmaz bir zaferdi.

Tekrardan söylemek de fayda var.Bizler Avrupa'da ki başarıları kendimize yıldönümü yaparız.O yüzden de kutlu olsun Neuchatel Xamax zaferimiz,yol göstersin anlayanlara...

8 Kasım 2010 Pazartesi

Sarp - Barış - Ayhan Farkı


Dün akşamki maçta takımın eskiye (Rijkaard dönemine) oranla kazandığı en önemli şey savunmayı dar alanda yaparak bence ligin en iyi hücum yapan takımına karşı ilk yarıda hatta maç genelinde net pozisyon vermemesiydi. Eldeki kadroya bakınca Hagi'yi suçlamak en son yapılacak şey. Elbette Hagi de oyuncu değişikliklerinde hatalar yaptı. Ancak bu kadroyla yapabileceğiniz en iyi şey savunma olur. Galatasaray'ın Türkiye şartlarında gol yemedikten sonra maç kazanması zor olmaz, özellikle deplasman maçlarında. Lakin bu kadro yapısıyla sistemli bir hücum anlayışı da imkansıza yakın.

Geçen sezonun ikinci yarısında yazdığım Sivasspor-Galatasaray ve Trabzonspor-Galatasaray maç yazılarımda da kadrodaki bazı oyuncuların karaktersizliğinden bahsetmiştim. Hagi devre arasında ne yapar bilmiyorum ama artık  M.Sarp, Barış, Aydın, Servet gibi oyuncuların bu takıma zarar verdiğini birisinin göstermesi lazım. Trabzonspor'da oyuna sonradan giren Ceyhun'un ve Engin'in Sarp-Barış-Ayhan üçlüsüne göre farkını görmemek körlük olur. Veya Misimovic ve çıkana kadar takımın en iyisi olan Cana erkenden oyundan çıkarken sahada kalanları görmek Galatasaray taraftarının artık yaşamak istemediği bir eziyettir.


Anlamadığım nokta ise Beşiktaş gibi kadrosunda yabancı sıkıntısı olan bir takım bile ne yapıp edip Necip'e şans vermeye çalışırken, Trabzonspor Ceyhun-Engin gibi oyuncuları sistemine monte ederken, biz neden 2 senedir hala futbolculuğu tartışılan oyuncuları izlemek zorunda kalıyoruz? Bank Asya'da en iyi genç oyuncu seçilen Musa Çağıran nerde şimdi? Peki ya Mehmet Batdal? Veya diğer genç oyuncular? Ne zaman kadroda revizyon mevzusu açılsa, revizyondan nasibinin alması gerekip de almayan oyuncular Sarp-Barış ve Ayhan oluyor. Barış nasıl olur da 3 yıldır hala bu takımda oynuyor. Kalli'nin bize kazığı olan bu adamı kimse fark etmiyor mu?

Yabancılara gelecek olursak; ne kadar iyi olursa olsun Milan Baros'un da artık sakatlığına bir çözüm bulunması gerekiyor. Aksi takdirde onun da artık faydası yok. Geçen yıl da en çok ihtiyacımız olan maçlarda sakat olan Baros, bu sene de aynı. Benim için iyi futbolcu yıl içinde oynadığı maç sayısıyla kendisini gösterir. Aynı şey Kewell için de geçerli. Tamam güzel gülüyor lafımız yok ama sezon sonunda kendisine hala "stay with us H.Kewell" denileceğini sanmıyorum. Sezon toplamında 15 maç oynayıp iyi işler yapan oyuncular Galatasaray'a fayda sağlamaz.


Devre arasında Hagi'nin bu oyuncular için bir karar vermesi gerekiyor artık. Bana kalırsa asıl revizyon yönetimden başlamalı. Bu yönetimin gitmesi ancak takım ligi 6. veya 7. bitirirse mümkün. Servet ve Hakan Balta da dahil bu saydığım karaktersiz oyuncular bu yönetim oldukça takımda kalacak gibi duruyor.

7 Kasım 2010 Pazar

Sana Mı Güvenelim?


"Ben Galatasaray’a ilk geldiğim zaman da söylemiştim, bana güvenilen yerde başarılı olurum. Eğer takımım benden fayda elde etmek istiyorsa, yöneticisi ve hocası bana güven duymalı. Bu her futbolcu için geçerlidir. Güven olursa, performans yükselir. Bana güvenin olduğu her ortamda başarılı olacağımı düşünüyorum"

Ne kadar iyi olursan ol,ne kadar hırslı olursan ol,hataların ve açıklamalarından sonra sana mı güveneceğiz? Azıcık şerefin varsa,bir nebze olsun dürüstsen çıkıp "Ben hatalarımdan ders alamadım,bu yaptığım bir değil iki değil" dersin...

6 Kasım 2010 Cumartesi

Tottenham'ın Alemcileri


Tarih 2008 Aralık... Tottenham premier ligde 15.sırada ve zor günler geçiriyor.O günlerde takımın genç yıldız adayları olan Kevin Prince Boateng,Giovanni Dos Santos ve Gareth Bale bir gece kulübünde noel eğlencesine katılıyorlar.Bale sessiz sakin evinin yolunu tutarken,Dos Santos pert olmuş,Boateng ise kendini kaybetmiş.Dos Santos arabaya 2 kişinin kolunda geliyor ve arabaya oturacak hali bile yok.Bu görüntülerin medyaya yansımasından sonra Redknapp bu oyuncuları 1 hafta kadro dışı bırakıyor.



5 Kasım 2010 Cuma

Trabzon Deplasmanı ve Hagi'nin Seçimleri


Hagi ve Tugay'ın gelişiyle Saraçoğlu'nda 10 yıl sonra gelen beraberlik ve devamındaki Antalya maçında alınan 3 puanın ardından takımda yavaş yavaş dengeler oturuyor.Geçen hafta da belirttiğimiz gibi Antalya maçıyla birlikte bizi bekleyen 4 zorlu maçımız vardı.Antalya'yı kayıpsız geçmek önemliydi ve bunu zor da olsa başardık.Geriye 3 maç kaldı ve bence ilki ve en önemlisi Trabzon deplasmanı.Aslında bizim için artık her maç fazlasıyla önemli çünkü kaybetmemiz gereken maksimum puanı zaten kaybettik ve Trabzonspor bizim için şampiyonlukta en önemli rakip bana kalırsa.

Bu maçta Baros'un oynamayacağı birkaç gün önce kesinleşmişti.Bu yüzden Hagi yine son haftaların flaş ismi Pino'ya forma verecek.Hagi'nin geldiğinden bu yana oynanan futbol bir yana; takım içinde moralleri yükseltmesi benim için herşeyden önemli.Son günlerde bloglarda sık rastladığımız idman fotoğraflarında özellikle Elano ve Misimovic'in takımın neşe kaynağı olduğunu görebiliyoruz.Takımın içinde yerli ve yabancı oyuncuların yeniden kaynaşması da Hagi ve Tugay'la gelen bir durum.Parantez açılması gereken bir diğer oyuncu da tabiki Lorik Cana.Geldiğinden beri düzenli olarak oynatılmayan veya sakat olan Cana da bana göre Pino gibi oynadıkça oyununa ivme katarak takımın değişilmezlerinden olacaktır.Aynı şekilde Misimovic ve Elano'da oyunlarına sürekli ekleyerek takımımızı layık olduğu yere taşıyacaklardır.

Pazar akşam oynanacak maçta Hagi'nin ne yapacağına gelirsek,Hagi'nin öncelikli hedefi gol yememek olacaktır.Hagi'nin Fenerbahçe maçına yakın bir taktikle çıkacağını düşünüyorum.4-5-1 gibi bir dizilişte Cana'yı yine 4'lü defansın önünde,Ayhan ve Sarp/Barış'a ise Misi ve Elano'yu topla buluşturma görevini verebilir.Elano yine sağ kanada derinlemesine; Misimoviç ise Ayhan'la birlikte sola yakın oynayacaktır.Öyle ya da böyle bizim için öncelikle 1 puan daha sonra galibiyet önemli.Bu önemli virajda kayıp yaşamak ne olursa olsun şansımızı iyiden iyiye azaltır.Umarım Trabzon'dan güzel bir oyun ve 3 puanla döneriz.

İDMAN FOTOĞRAFLARI





31 Ekim 2010 Pazar

Galatasaray Medical Park Mersin'e Gelir de Biz Gitmezmiyiz...



Bizim gibi Çukurova Bölgesi'nde oturan insanlar için hangi branş olursa olsun takımımızın Mersin-Adana-Tarsus deplasmanları çok özeldir.Hatta sezon başında fikstürler çekildiğinde hemen planlar yapılır,takımlarımızın ne zaman geleceği hesaplanır.Ve de sene başından takımlarımızın buralarda olacağı günler beklenir.İşte bugün de öyle bir gündü ve bayan basket takımımız Mersin'deydi.

Mersin'in geçen seneki yapısından uzak olması dolayısıyla maçın favorisiydik.Ama ne olursa olsun bu maç bizim için çok önemliydi.Çünkü ortada bir gerçek var ki Fenerbahçe'den şampiyonluk alınmak isteniyorsa;muhakkak sezon onların önünde tamamlanmalı.Böylelikle final serisinde saha avantajını yakalayabiliriz ve avantajı lehimize çevirebiliriz.Bunun içinde Fenerbahçe'nin geçen haftaki Panküp mağlubiyeti sonrası artık Galatasaray için bu türden deplasmanlar çok önemli bir hale geldi.


Maç öncesi durum böyleydi ve maça da taraftarımızın büyük desteği ile çok yüzdeli atarak başladık.Bu isabetli şut yüzdesi maçın ilk yarısının hemen hemen tamamına da yayıldı.Ancak bir o kadar da kötü savunma yaptık.Ancak bu çelişkiler altında olmamıza rağmen maçın ilk yarısını 10 sayı farkla 52-42 önde bitirdik.Maçın ikinci yarısı ise takım halinde kötü sinyaller verdiğimiz dakikalara sahne oldu.Özellikle üçüncü çeyrekte sadece 6 sayı atabildik ki Mersin eski gücünde olsa rahatlıkla bu periyotta maçı verebilirdik.Son periyot tekrardan toparlanan takımımız bir ara fark 5 sayıya düşmüşken toparlanmayı bildi;toplam 18 sayı attığımız bu periyotla maçı koparttı.


Maçın kısa özeti genel hatları ile böyleydi.Maçın özelinde ise değinilmesi gereken noktalar var...
-Işıl Alben ne yazık ki eski formundan çok uzak.Ve onu bu halde görmek gerçekten çok üzücü.
-Agustus maça çok iyi başlayıp,farkın açılmasını sağlayan isimken uzun süre dışarda kaldı.Dönüşünde ise Ceyhun Yıldızoğlu ile tartışma yaşadı ki,Ceyhun Hoca Agustus'un değerini galiba henüz kavrayamamış durumda.
-Gülşah Gümüşay çok iyi oynadı ve gelecek için umut verdi.Türk oyunculardan en önemli katkı ondan geldi.
-Fowles,Currie,Melisa çok iyi oynarken ;Petronyte basit hataları ile akıllarda soru işaretleri oluşturdu.Onu izlerken Luksa Andric'i izler gibiydik.Belki ikisi de ilerde çok iyi olacaklar;ancak Fenerbahçe her iki kulvarda rakibimiz ise ,onların uzunları ile bizim uzunlarımız bu kalteleri ile maalesef baş edemez.
-22 top kaybı,18 hücum ribauntına izin verdik ki;önemli rakiplere karşı bu istatistikler kaybettirir.
-Mersin Ultraslan maç boyunca hiç susmadı ve gereken desteği fazlasıyla verdi.Onları da ayrıyeten tebrik etmek gerekir.

Sonuç olarak taraftar,skor ve Galatasarayımızı Mersin'de görmek çok güzeldi.Bundan sonra takımımızın şampiyonluk yolunda yolu açık olsun...

30 Ekim 2010 Cumartesi

Aman Dikkat!


Arda'nın takıldığı insanları görünce aklımıza ilk gelen şeyler gece hayatı, eğlence vs. Bunları düşününce yeni yeni sakatlıktan kurtulan kaptanın kendisine dikkat etmesi gerek. Açıkçası Kıvanç Tatlıtuğ'un hiç güven vermeyen bir adam olduğunu düşününce Arda'ya aman dikkat diyoruz.

28 Ekim 2010 Perşembe

Sezonun En Krıtik Maçı(Galatasaray-Antalyaspor)


Bana kalırsa bu sezonun en önemli maçına çıkacak Galatasaray bu haftasonu.Bu maç ilerisi için hedef belirleme maçı olacak tam anlamıyla.Belki şimdi ligde her maç zor edebiyatı yapanlar olacak;ama kim istemezdi ki Beşiktaş'ın şu dört haftalık fikstürünün(Sivas-Kasımpaşa-Gençlerbirliği-Konya)Galatasaray'da olmasını?En azından bu hafta şu dört takımdan biri olsaydı ;sakatlıkların can sıktığı bu dönemde çok iyi olurdu.Hele de rakip Antalyaspor iken...

Derbide çıkan sonuç elbette ki çok önemliydi ;ama kabul da etmek gerekirse her şey yoluna girmedi henüz.Baros-Kewell-Arda büyük ihtimal ile yine olmayacak.Bu durumda da bu maça Fenerbahçe maçının onbirinin çıkması ve aynı sistemin bu maçta da uygulanması durumu var.Bu durumda da bu maçtaki orta saha ve hucüm hattı,Mustafa ,Cana,Elano,Barış,Misimovic ve Pino'dan oluşacak.Yani direnci düşük ve bu sene toplamda sadece iki gol atabilmiş bir orta saha-hucüm hattımız olacak.Hal böyleyken de Antalya'nın dirençli ama yeteneksiz orta sahası,sert oyuncuları ve futbol yapısı bizi çok zorlayabilir.İbb maçı öncesinde yazdığımı bugün yine tekrarlıyorum.Maçın kilidi maça çok hızlı başlamak ve maçı hemen kopartmaktır.Hatta Pino-Batdal ikilisi ile başlamak ve oyunu rakip sahaya yığmak da alternatif bir fikir olarak düşünülebilinir.

Seyircisi-futbolcusu-hocası bütünleşmiş Galatasaray ,bu maçı kopartacak güçte her şeye rağmen.Ancak Ömer-Sedat tarzı oyuncular maçı en başından sonuna kadar gerecektir,bunlara da dikkat etmek lazım.Necati ve Tita'nın da etkinliğini unutmamak lazım elbette.Sezonun bana kalırsa en önemli maçı bence bu maç,o yüzden FULL KONSANTRE-EKSTRA PERFORMANS şart...

26 Ekim 2010 Salı

Tsubasa Barcelona'da


80'lı yılların başında Japonya'da halkı futbola özendirmek için ilk olarak dergi serisi şeklinde Shonen Jump dergisinde yayınlanan "Capitan Tsubasa" televizyona aktarıldıktan sonra kısa süre içinde dünyanın yarısına ulaşmayı başardı.Seri dünyaca üne kavuştuktan sonra senaryoda oyuncuların yurt dışı deneyimleri de anlatılmaya başlanmıştı."Estadio Catalunya" kahramanımız Tsubasa'nın yurt dışı deneyimini anlatıyor.Forma renkleri ve Nou Camp'ın bire bir aynısı olan staddan bu takımın Barcelona olduğunu anlamak zor değil.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Hagi'nin Değneği


Maç öncesi hafta arasında,ben de dahil,hepimiz Hagi'ye kimsenin hayır diyemeyeceğini ancak Hagi'nin de takıma sihirli bir değnekle dokunmayacağından bahsetmiştik.Kaos içindeki bir takımı,özellikle de derbi öncesinde devralmak ancak ve ancak Galatasaray sevgisiyle açıklanabilirdi.Bir babanın ne olursa olsun evladından vazgeçemeyeşinin resmiydi bu.Dün gece de gördük ki Hagi'nin bir değneği varmış ve sihirli bir dokunuşla Saraçoğlu'ndan çıkmayı başardı.

Kaybetmiş olsaydık da söyleyecek fazla bir şeyim olmazdı heralde.10 yıldır süregelen bir psikoloji var ortada.Kadıköy'e çıktığında ayakları birbirine dolaşan oyuncularımız,bu sefer sanki maç seyircisizmiş gibi oynadılar.Yıllardır maça iyi başlasalarda Fenerbahçe'nin ilk şutunun gol olması,sağa sola ona buna çarparak kalemize giren goller bu psikolojinin bir türlü atılmamasının baş aktörüydü aslında.Zira dün akşam bile bu derbi şansı canımızı yakabilirdi.Servet'in vuruşunda Aykut'a çarpan top gol olsaydı,tüm bunları konuşmazdık belki de.


Son yıllarda Kadıköy'de oynanan derbilerde ağızlarından salyalar saçarak hakeme yüklenen FB taraftarı,taraftarlarına eşlik ederek oyuncularımıza dayak atan,hakemi sıkıştıran FB oyuncuları bir şekilde maçı kazandırıyordu takımlarına.Ancak Aykut'un sahada işini yapan,futbol düşünen adamlarla çalışmak istemesi FB'nin bu yapısını değiştiriyor.Bahsettiğim oyuncular Bilica,Baroni,Emre,Lugano,Volkan,Selçuk.Fenerbahçe'nin bu sene henüz derbi kazanamamış olması da burdan kaynaklanıyor zaten.Bütün bunlara karşılık Hagi dün akşam FB'nin yapması gerekeni yaptı ve oyunu gizliden gizliye sert oynatarak yıldırdı rakibi.Hep dayak yiyen,oyundan düşen GS olurken FB bunun ekmeğini yiyordu.BU sefer özellikle ilk yarıda işler değişti.Eksiklerimiz olmasaydı neler olurdu kim bilir.

İşte bütün bunlar Galatasaray'ın çoktan yapması gereken şeylerdi.Hagi'nin kısa vadede büyü yapamayacağı zaten bir gerçek ancak derbide takıma dokundurduğu sihirli değnekten başka bir şey değildir.Teşekkürler Gica!

24 Ekim 2010 Pazar

Futbolcular Bu Notumu Okuyacak Farz Ederek...


Öyle uzun uzadıya mektup tarzı bir şey değil benimki.Uzun detaylar yok,abartma yok,kafa yorucu şeyler yok.Tamamen içimdekiler bunlar.Sadece futbolcular bu notumu maçtan önce okur farz ederek yazıyorum...

Türkiye'nin En Büyük Kulübünün Büyük Oyuncuları

Çok ama çok zor günlerden geçiyoruz bugünlerde.Yönetim ,taraftar ve en çok da sizler eleştiriliyorsunuz herkes tarafından.Ama sizde biliyorsunuz ki Galatasaraylılık ruhu tarihte bir çok olmazı olur yapmıştır.10 senedir şansızlıklarla dolu maçlar sonucu galip gelemediğimiz şu stada çıkın ve Galatasaraylılık nasıl bir duygudur herkese gösterin.Ben ve milyonlarca Galatasaraylının yüreği sizlerle.Allah yolunuzu açık etsin...

21 Ekim 2010 Perşembe

Hagi...?



Kim gelirse gelsin inanılmaz saçma eylemlerin olduğu bir dönem yaşıyorduk.Hakan-Terim-Karaman hatta ve hatta Daum isimleri geçti teknik direktörlük için.Ve sonunda futbolculuğuna aşık olduğumuz adam tekrardan hocamız oldu.

Altını kalın olarak çiziyorum ve tekrardan diyorum.Futbolculuğuna aşık olduğumuz adam Hagi...

Keşke işin teknik direktörlük boyutunda önemli şeylere imza atmış olsaydı.Bizde olduğu zamanları bıraktım;Bursa zamanında hatta Romanya'daki kariyerinde kayda değer bir şeyler olsaydı.Ama olmadı böyle bir durum hiç.

Şimdi bu durum beni endişendiriyor mu peki?Ona da hayır.Çünkü bakıyorum ki Adnan Polat ve yanaşması Adnan Sezgin hala görevdeler.Ama şuna da içerliyorum içten içe.Tugay'a bari el sürmeselerdi diyorum kendi kendime.

Yani sıkıntı hali devam ediyor.Gelecek karanlık ,hafta sonu ondan karanlık.Yüzü önünde Hagi ve Tugay görmek,yine sevinen karşı tarafın taraftarının laflarına maruz kalmak...

Hagi hoşgeldin ama off ,off,off...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Time To Say Goodbye: Frank Rijkaard


Devrim dediler, vizyon dediler, misyon dediler. Frank Rijkaard ve Neeskens'i getirdiler. Gittiği yeri kendine çevirmektense ayak uyduranlar başarılı olur. O sizin deha dediğiniz Rijkaard bunu akıl edemedi herhalde. Profesyonelliğini de alsın gitsin bi zahmet. İmparator geldi diye haberler çıkıyor. Gel de kurtar bizi topraaam...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Rijkaard; Bit Artık


Dün akşamki Ankaragücü maçının ardından bir maç yazısı yazmaya gerek yok. Bu konuda artık biz artık kendimizi tekrar etmeye başlıyoruz. Benim söyleyeceklerim Rijkaard'ın istifaya davet edilmesi, Terim sesleri ve bazı futbolcular hakkında olacak.

Rijkaard'a hep sabır gösterildi. Galatasaray'ın başında sezon başından beri kendisinin altını oyan oyuncuları hala sahada tutan, kadroya alınmayınca kendisine gider yapan Servet'e bel bağlayan, prensipsiz, basiretsiz bir adam var. Dün stadda özellikle Sarp-Servet-Balta triosunu izledim. Maç içinde top kendisinden gidince sadece izleyen 3 adam. Kim olursa olsun, ne olursa olsun, hiçbir futbolcu Galatasaray'a bu şekilde saygısızlık yapamaz. Bunlara rağmen bu adamları kesemeyen adam da Galatasaray'ın patronu olamaz.

Daha önce "futbolcu kesme lüksüm yok" diyen Rijkaard; geçen hafta Servet'i kesmişti. Peki bu hafta neden tekrar oynattın? Senin futbolcu kesme lüksün yoksa kimin böyle bir lüksü var peki? Bu saydığım adamları A2'ye yollasan kim sana karşı çıkabilir. Bilakis azıcık dirayetin, basiretin varmış deriz. Gençlerle sahaya çıksa bundan daha umutlu olurduk Rijkaard için. Transferler konusunda söylenecek bir şey yok. Nasıl E.Güngör'ü, Uğur'u gönderip, Barış, Sarp, Balta, Servet gibi adamları takımda tutmak senin tasarrufunsa, alınan oyuncular da senin tasarrufundur. Bütün bunlardan sonra artık Rijkaard'güle güle demenin zamanı geçti bile. .Kendi sonunu kendi hazırladı.

Taraftara gelince; Galatasaray taraftarını ne istediğini, ne gerektiğini herkesten iyi bilir. İmparator Fatih Terim...

17 Ekim 2010 Pazar

Galatasaray Cafe Crown 71 - 53 Erdemirspor(Göksenin-Rochestie-Haluk)



Ligin ilk maçı...Dolu tribünler...Kenarda koç olarak gerçek bir basketbol adamı...

Bu şartlarda başladı maç.Ve savunma yapan bir Galatasaray olacak mesajı ilk periyottan verildi.Belli bir dönemde geriye düşülsede kazanırken zevk veren bir Galatasaray Cafe Crown izledik bugün.Fark 17 sayıya çıktıktan sonra biraz düşüş yaşansa da maçın tamamında çok istekli bir savunma izlemek çok olumluydu.

Bu maç bu seneki takım kimliğininde nasıl olacağının göstergelerini verdi adeta.Savunmada çok istekli olacağımız,Taylor Rochestie'nin gününde olduğunda önemli bir üç sayı tehdidine sahip olacağımız,topu genelde içeriden oynamaya çalışacağımız bu maçla birlikte açık olarak ortaya çıktı.Hocanın Göksenin'e bolca şans vermesi de bu sene genç oyuncuların takıma gerçek anlamda katkı vereceğinin göstergesi idi.


Maç genel olarak olumlu geçti ama üç isim benim için çok özeldi.Göksenin harika bir oyun sergiledi ve gelecek için büyük umut verdi.Rochestie gerçek bir play-maker gibi savunma da çok gayretli oyununu önemli bir dış şut yüzdesi ile birlikte tamamlayarak 21 sayı kaydetti.Haluk rakibin oyunu kafa kafaya getirdiği maçın o kritik bölümlerinde çok önemli bir savunma katkısı sağladı ve bu takım için ne kadar önemli olduğunu gösterdi.

Bunlar ön plana çıkan oyunculardı.Ancak Luksa Andric bu iddialı kadroda daha iyi bir yabancı olamazmıydı dedirtti.Sezon boyunca onu bolca izleme şansımız olacak;ama Luksa özellikle dişli uzunları olan yabancılara karşı etki sağlamayacak gibi gözükmekte.Rancik ise en basit yaptıklarını yapamadı.Geçen seneki sistemde daha çok top alan Rancik ,bu sisteme tam anlamıyla ayak uyduramamış gibi.Umarım düzelir ve geçen sene hayran bırakan performansını tekrardan bizlere izlettirir.


Genel hatları ile güzel geçen maçta Evren'i tekrardan bu formayla izlemek,dolu tribünler görmek çok güzeldi.Maçın sonlarındaki küfürler ise o taraftara hiç yakışmadı.Futbolda yaşanan bir hadiseyi,basketbol salonuna çekmek sahadaki basketbolcuların emeğini de görmemek demek.Bundan sonra umarım böyle şeyler olmaz...

15 Ekim 2010 Cuma

Erman Toroğlu Hadisesi Üzerinden Galatasaray Yönetimi


2005'in Ağustos ayı Ümit Karan bir gün sonra evlenecek,harika bir performans sergilediği bir Malatyaspor maçı sonrası Erman Toroğlu tarafından yenilir,yutulur tarzdan olmayacak bir soruya maruz kalıyor.Sene 2010 Arda Turan yaşadığı bir sakatlık sonrası uzun süre takımını yanlız bırakacak olmanın sıkıntısı içinde iken Erman Toroğlu bu sakatlığı fazla seks yapmaya bağlıyor.Yani Erman Toroğlu bulduğu her fırsatta Galatasaraylı futbolculara ağza alınmayacak ithamlarda bulunmaktan çekinmiyor.Peki bu aşağılık adama Galatasaray yönetimi ne tepki veriyor,ne kadar futbolcusunun arkasında duruyor?

Ne yazık ki Galatasaray yönetimi bu tür durumlarda nezaket kurallarınca yaklaşımlarda bulunmakta.Ercan Saatçi olayında da aynen bu durum geçerliydi,Erman Toroğlu hadisesinde de.Üzülerek söylüyorum ki ne Fenerbahçe ,ne de Beşiktaş,kaptanlarını televizyonlarda ağlatacak duruma getirecek bir olayda internet aracılığı ile bu yorumu yapanı kamuoyuna havale ediyoruz demezdi.Herkes çok iyi biliyorki Aziz Yıldırım,Lig Tv için simgeleşmiş Erman Toroğlu'nu Lig Tv'den kovdurttu.Hem de Erman Toroğlu'nun bu türden yaklaşımlarana Galatasaray kadar maruz kalmamışken.

Arda olayını dikkatli incelediğimizde; Galatasaray yönetimi Arda'nın açıklamalarından sonra resmi siteden açıklama yapmıştır.Yani Arda çıkıp televizyonda o açıklamayı yapmasa ,Galatasaray yönetimi bu olayı çok da fazla büyütmeyecekti.Bu mudur futbolcuyu korumak ,kaptanına sahip çıkmak?Veya doğru olan Aziz Yıldırım açıklama yaptıktan sonra doğru demiştir demek midir?Bu şekilde Galatasaray yönetimi olamaz.Gerçek Galatasaray yönetimi bir zamanların Adnan Polat'ı,Ergun Gürsoy'u,Ali Dürüst'ü hatta Haldun Üstünel'i gibi konuşmanın olduğu an çıkıp ,kulübün hakkında konuşan insana anında Galatasaray'ın büyüklüğünü hissettirebilen yöneticilerle olur.O konuşmayı yaptıran kanala ambargo koydurma gücü olan başkanlarla olur.


Ama bunların hiçbiri mevcut değil bu yönetimde.Tarihin en basiretsiz yönetimi günden güne kulübün değerlerini yitirtmekte.Seyirci Hürriyet'e tepki koyarken,başkan Hürriyet'e özel röportaj vermekte,diğer kulüp başkanları yaptırımlar uygularken ,Galatasaray yönetimi kaptanına hakaret edeni kamuoyuna havale etmekte.Bu nereye kadar devam eder bilmiyorum ama gerçekten çok yazık...

Haftasonu Kuponu


Milli maçların dönüşü olan hafta sonunda günlük kupon yapmak yerine geniş kupon yapmak daha mantıklıdır.Bu yüzden en makul seçenekleri dikkate alarak bir kupon hazırlamaya çalıştık.Bol şanslar bol kazançlar...

116 Köln - B.Dortmund - 2 - 1.70
192 Arsenal - Birmingham 1(h) - 1.60
280 Atl.Madrid - Getafe - Üst - 1.50
286 Beşiktaş - Manisaspor - Üst - 1.50
383 Willem II - PSV - 2(h) - 1.50
385 Kasımpaşa - Trabzonspor -2- 1.60

Toplam Oran: 14.69

13 Ekim 2010 Çarşamba

Emre Belözoğlu Hiç Düşünme...



Milli takım yenilmiş ve milli takımın kaptanı maç sonu çıkıp ne konuşacak diye bekliyorsunuz.Aslında onun edeceği her kelime başından sonuna kadar saçma ve yanlış; ama sonunda milli takımın kaptanlık makamındaki bir şahıs o.Ve sözde futbol filozofu çıkıyor ;bulunduğu konumun farkında olmadan saçmalayıp duruyor.''Milli takımı bırakmayı düşünüyorum ve dostlarımla konuşup karar alacağım.Bu da bir ilk olacak''diyor.

En kestirmeden söylüyorum.Hiç düşünme hemen bırak Belözoğlu...
İki maçta da katkısı olmayan,ikinci maçta duracağı yeri bilmediği için maçın kaybedilmesinde başrol oynayan bir kaptan,arkadaşlarını suçlayarak veda konuşması yapıyorsa bundan sonra zaten bu formayı giymemeli.Üstelik bunu bir yıldır düşündüğünü söylemesi üretemeyen,dağınık milli takımın göstergelerinden biri.Türk futbolu zor bir dönemden geçecek,milli takımın kaptanlığı verilen insan bir senedir kafasında saçma fikirleri ile yaşayacak.Yazık hakikaten çok yazık...


Daha bir hafta öncesinde Galatasaray altyapısını ağzına alan Belözoğlu Cüneyt,Bülent gibi kaptanların yetiştiği bir yuvanın bozuk bir örneği maalesef.Etik ve ahlaki değerlerin noksan olduğu Belözoğlu yeni camiasının potansiyel Selçuk Yulası,Gürcan Bilgiçi.Bu olayda da camiası onu en iyi şekilde koruyacaktır.Yakındır Belözoğlu devam etsin kampanyalarının başlaması.İzleyin,görün...

11 Ekim 2010 Pazartesi

Arda Turan ve Avrupa


Geçtiğimiz hafta içinde, özellikle maçtan önceki günlerde gündemi meşgul eden tek konu Arda'nın pubis sakatlığıydı. Medya suçun milli takımda mı yoksa Galatasaray'da mı olduğunu sorarken, Emre'nin çıkıp sorunun Galatasaray altyapı sahalarında olabileceğini söylemesini izleyen bir haftayı geçirdik.

Arda'nın sakatlığı konusunda birilerini suçlayacak değilim. Yönetimin,teknik heyetin ve Arda'nın bunda suçu mutlaka var. Ancak bana kalırsa en büyük suç Arda'nın kendisinde. Arda saha dışında kendisini seven, beğenen ve pohpohlayan insanların neyi beğendini bilecek kadar zeki bir adam. Ve şu an Türkiye'nin en popüler oyuncusu, ayrıca inanılmaz bir egoya sahip doğal olarak.

Arda'nın yanlışı ise sezon sonunda transfer olmamasıydı. Bugün Galatasaray'ın içinde bulunduğu durum, yönetim zaafiyeti gibi durumlar sürpriz değil. Euro 2008'de patlama yaptığı sezonda Liverpool'un transfer listesinde olan ancak "Galatasaray'da Avrupa'da kupa kaldırmadan gitmem" gibi tutamayacağı bir sözün altına girmesi onu hala burada tuttu. Adnan Polat'ın bu palavrasına bizler gibi Arda da kandı ve gitmedi. O günden bu yana Arda'nın futbolu gün geçtikte geriye giderken bir de müzmin sakatlık problemi baş gösterdi. Arda o zaman bazı şeyleri göze alıp gidemedi. Ağabeyleri ona akıl verirken gitmemesini söylemişti çünkü. Hoş, ağabeylerinin hiçbiri Avrupa'da dikiş tutturamamıştı zaten. Hazır burda popülerken ne işi vardı Arda'nın Avrupa'da? Arda'nın bunları düşünecek kadar aklı yok muydu? Elbette vardı ama o büyüklerinin sözünü dinledi.


Ağabeylerine göre Arda hala kendini geliştirmeli ve üzerine birşeyler koymalı. Avrupa'da bir oyuncu 19-20 yaşına geldiğinde üzerine herşeyi koymuş oluyor zaten. Arda'nın yaşı 23-24 oldu. Bu sakatlık sonrasında formu ne olur bilinmez ama bu sezondan sonra Arda 1 yıl daha Galatasaray'da kalırsa akıbeti Arif, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Emre gibi ağabeylerinden farklı olmaz.

Yurtdışında başarılı olmuş 2 futbolcumuz var. Tugay ve Nihat. Bu oyuncular da gittikleri yerlerin düzenine ayak uydurabilen sosyal oyuncular. Başarılı olamayan diğer oyuncularımızın sorunları ise geldikleri yerde herkesi etraflarında toplayıp gruplaştıkları için gittikleri yerin merkez adamlarına karşı koyamamaları. Onlar hep "takımdaki ağabey" olmuş veya ona itaat etmiş oldukları için, normal sosyal takım düzenine ayak uyduramamışlardır asla. İşte bugün Arda da bu yolda ilerliyor, bu düzeni tam olarak benimsemeye başlamadan Avrupa'ya gitmesi ve Türkiye'deki düzeni unutması gerek.