31 Ekim 2010 Pazar

Galatasaray Medical Park Mersin'e Gelir de Biz Gitmezmiyiz...



Bizim gibi Çukurova Bölgesi'nde oturan insanlar için hangi branş olursa olsun takımımızın Mersin-Adana-Tarsus deplasmanları çok özeldir.Hatta sezon başında fikstürler çekildiğinde hemen planlar yapılır,takımlarımızın ne zaman geleceği hesaplanır.Ve de sene başından takımlarımızın buralarda olacağı günler beklenir.İşte bugün de öyle bir gündü ve bayan basket takımımız Mersin'deydi.

Mersin'in geçen seneki yapısından uzak olması dolayısıyla maçın favorisiydik.Ama ne olursa olsun bu maç bizim için çok önemliydi.Çünkü ortada bir gerçek var ki Fenerbahçe'den şampiyonluk alınmak isteniyorsa;muhakkak sezon onların önünde tamamlanmalı.Böylelikle final serisinde saha avantajını yakalayabiliriz ve avantajı lehimize çevirebiliriz.Bunun içinde Fenerbahçe'nin geçen haftaki Panküp mağlubiyeti sonrası artık Galatasaray için bu türden deplasmanlar çok önemli bir hale geldi.


Maç öncesi durum böyleydi ve maça da taraftarımızın büyük desteği ile çok yüzdeli atarak başladık.Bu isabetli şut yüzdesi maçın ilk yarısının hemen hemen tamamına da yayıldı.Ancak bir o kadar da kötü savunma yaptık.Ancak bu çelişkiler altında olmamıza rağmen maçın ilk yarısını 10 sayı farkla 52-42 önde bitirdik.Maçın ikinci yarısı ise takım halinde kötü sinyaller verdiğimiz dakikalara sahne oldu.Özellikle üçüncü çeyrekte sadece 6 sayı atabildik ki Mersin eski gücünde olsa rahatlıkla bu periyotta maçı verebilirdik.Son periyot tekrardan toparlanan takımımız bir ara fark 5 sayıya düşmüşken toparlanmayı bildi;toplam 18 sayı attığımız bu periyotla maçı koparttı.


Maçın kısa özeti genel hatları ile böyleydi.Maçın özelinde ise değinilmesi gereken noktalar var...
-Işıl Alben ne yazık ki eski formundan çok uzak.Ve onu bu halde görmek gerçekten çok üzücü.
-Agustus maça çok iyi başlayıp,farkın açılmasını sağlayan isimken uzun süre dışarda kaldı.Dönüşünde ise Ceyhun Yıldızoğlu ile tartışma yaşadı ki,Ceyhun Hoca Agustus'un değerini galiba henüz kavrayamamış durumda.
-Gülşah Gümüşay çok iyi oynadı ve gelecek için umut verdi.Türk oyunculardan en önemli katkı ondan geldi.
-Fowles,Currie,Melisa çok iyi oynarken ;Petronyte basit hataları ile akıllarda soru işaretleri oluşturdu.Onu izlerken Luksa Andric'i izler gibiydik.Belki ikisi de ilerde çok iyi olacaklar;ancak Fenerbahçe her iki kulvarda rakibimiz ise ,onların uzunları ile bizim uzunlarımız bu kalteleri ile maalesef baş edemez.
-22 top kaybı,18 hücum ribauntına izin verdik ki;önemli rakiplere karşı bu istatistikler kaybettirir.
-Mersin Ultraslan maç boyunca hiç susmadı ve gereken desteği fazlasıyla verdi.Onları da ayrıyeten tebrik etmek gerekir.

Sonuç olarak taraftar,skor ve Galatasarayımızı Mersin'de görmek çok güzeldi.Bundan sonra takımımızın şampiyonluk yolunda yolu açık olsun...

30 Ekim 2010 Cumartesi

Aman Dikkat!


Arda'nın takıldığı insanları görünce aklımıza ilk gelen şeyler gece hayatı, eğlence vs. Bunları düşününce yeni yeni sakatlıktan kurtulan kaptanın kendisine dikkat etmesi gerek. Açıkçası Kıvanç Tatlıtuğ'un hiç güven vermeyen bir adam olduğunu düşününce Arda'ya aman dikkat diyoruz.

28 Ekim 2010 Perşembe

Sezonun En Krıtik Maçı(Galatasaray-Antalyaspor)


Bana kalırsa bu sezonun en önemli maçına çıkacak Galatasaray bu haftasonu.Bu maç ilerisi için hedef belirleme maçı olacak tam anlamıyla.Belki şimdi ligde her maç zor edebiyatı yapanlar olacak;ama kim istemezdi ki Beşiktaş'ın şu dört haftalık fikstürünün(Sivas-Kasımpaşa-Gençlerbirliği-Konya)Galatasaray'da olmasını?En azından bu hafta şu dört takımdan biri olsaydı ;sakatlıkların can sıktığı bu dönemde çok iyi olurdu.Hele de rakip Antalyaspor iken...

Derbide çıkan sonuç elbette ki çok önemliydi ;ama kabul da etmek gerekirse her şey yoluna girmedi henüz.Baros-Kewell-Arda büyük ihtimal ile yine olmayacak.Bu durumda da bu maça Fenerbahçe maçının onbirinin çıkması ve aynı sistemin bu maçta da uygulanması durumu var.Bu durumda da bu maçtaki orta saha ve hucüm hattı,Mustafa ,Cana,Elano,Barış,Misimovic ve Pino'dan oluşacak.Yani direnci düşük ve bu sene toplamda sadece iki gol atabilmiş bir orta saha-hucüm hattımız olacak.Hal böyleyken de Antalya'nın dirençli ama yeteneksiz orta sahası,sert oyuncuları ve futbol yapısı bizi çok zorlayabilir.İbb maçı öncesinde yazdığımı bugün yine tekrarlıyorum.Maçın kilidi maça çok hızlı başlamak ve maçı hemen kopartmaktır.Hatta Pino-Batdal ikilisi ile başlamak ve oyunu rakip sahaya yığmak da alternatif bir fikir olarak düşünülebilinir.

Seyircisi-futbolcusu-hocası bütünleşmiş Galatasaray ,bu maçı kopartacak güçte her şeye rağmen.Ancak Ömer-Sedat tarzı oyuncular maçı en başından sonuna kadar gerecektir,bunlara da dikkat etmek lazım.Necati ve Tita'nın da etkinliğini unutmamak lazım elbette.Sezonun bana kalırsa en önemli maçı bence bu maç,o yüzden FULL KONSANTRE-EKSTRA PERFORMANS şart...

26 Ekim 2010 Salı

Tsubasa Barcelona'da


80'lı yılların başında Japonya'da halkı futbola özendirmek için ilk olarak dergi serisi şeklinde Shonen Jump dergisinde yayınlanan "Capitan Tsubasa" televizyona aktarıldıktan sonra kısa süre içinde dünyanın yarısına ulaşmayı başardı.Seri dünyaca üne kavuştuktan sonra senaryoda oyuncuların yurt dışı deneyimleri de anlatılmaya başlanmıştı."Estadio Catalunya" kahramanımız Tsubasa'nın yurt dışı deneyimini anlatıyor.Forma renkleri ve Nou Camp'ın bire bir aynısı olan staddan bu takımın Barcelona olduğunu anlamak zor değil.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Hagi'nin Değneği


Maç öncesi hafta arasında,ben de dahil,hepimiz Hagi'ye kimsenin hayır diyemeyeceğini ancak Hagi'nin de takıma sihirli bir değnekle dokunmayacağından bahsetmiştik.Kaos içindeki bir takımı,özellikle de derbi öncesinde devralmak ancak ve ancak Galatasaray sevgisiyle açıklanabilirdi.Bir babanın ne olursa olsun evladından vazgeçemeyeşinin resmiydi bu.Dün gece de gördük ki Hagi'nin bir değneği varmış ve sihirli bir dokunuşla Saraçoğlu'ndan çıkmayı başardı.

Kaybetmiş olsaydık da söyleyecek fazla bir şeyim olmazdı heralde.10 yıldır süregelen bir psikoloji var ortada.Kadıköy'e çıktığında ayakları birbirine dolaşan oyuncularımız,bu sefer sanki maç seyircisizmiş gibi oynadılar.Yıllardır maça iyi başlasalarda Fenerbahçe'nin ilk şutunun gol olması,sağa sola ona buna çarparak kalemize giren goller bu psikolojinin bir türlü atılmamasının baş aktörüydü aslında.Zira dün akşam bile bu derbi şansı canımızı yakabilirdi.Servet'in vuruşunda Aykut'a çarpan top gol olsaydı,tüm bunları konuşmazdık belki de.


Son yıllarda Kadıköy'de oynanan derbilerde ağızlarından salyalar saçarak hakeme yüklenen FB taraftarı,taraftarlarına eşlik ederek oyuncularımıza dayak atan,hakemi sıkıştıran FB oyuncuları bir şekilde maçı kazandırıyordu takımlarına.Ancak Aykut'un sahada işini yapan,futbol düşünen adamlarla çalışmak istemesi FB'nin bu yapısını değiştiriyor.Bahsettiğim oyuncular Bilica,Baroni,Emre,Lugano,Volkan,Selçuk.Fenerbahçe'nin bu sene henüz derbi kazanamamış olması da burdan kaynaklanıyor zaten.Bütün bunlara karşılık Hagi dün akşam FB'nin yapması gerekeni yaptı ve oyunu gizliden gizliye sert oynatarak yıldırdı rakibi.Hep dayak yiyen,oyundan düşen GS olurken FB bunun ekmeğini yiyordu.BU sefer özellikle ilk yarıda işler değişti.Eksiklerimiz olmasaydı neler olurdu kim bilir.

İşte bütün bunlar Galatasaray'ın çoktan yapması gereken şeylerdi.Hagi'nin kısa vadede büyü yapamayacağı zaten bir gerçek ancak derbide takıma dokundurduğu sihirli değnekten başka bir şey değildir.Teşekkürler Gica!

24 Ekim 2010 Pazar

Futbolcular Bu Notumu Okuyacak Farz Ederek...


Öyle uzun uzadıya mektup tarzı bir şey değil benimki.Uzun detaylar yok,abartma yok,kafa yorucu şeyler yok.Tamamen içimdekiler bunlar.Sadece futbolcular bu notumu maçtan önce okur farz ederek yazıyorum...

Türkiye'nin En Büyük Kulübünün Büyük Oyuncuları

Çok ama çok zor günlerden geçiyoruz bugünlerde.Yönetim ,taraftar ve en çok da sizler eleştiriliyorsunuz herkes tarafından.Ama sizde biliyorsunuz ki Galatasaraylılık ruhu tarihte bir çok olmazı olur yapmıştır.10 senedir şansızlıklarla dolu maçlar sonucu galip gelemediğimiz şu stada çıkın ve Galatasaraylılık nasıl bir duygudur herkese gösterin.Ben ve milyonlarca Galatasaraylının yüreği sizlerle.Allah yolunuzu açık etsin...

21 Ekim 2010 Perşembe

Hagi...?



Kim gelirse gelsin inanılmaz saçma eylemlerin olduğu bir dönem yaşıyorduk.Hakan-Terim-Karaman hatta ve hatta Daum isimleri geçti teknik direktörlük için.Ve sonunda futbolculuğuna aşık olduğumuz adam tekrardan hocamız oldu.

Altını kalın olarak çiziyorum ve tekrardan diyorum.Futbolculuğuna aşık olduğumuz adam Hagi...

Keşke işin teknik direktörlük boyutunda önemli şeylere imza atmış olsaydı.Bizde olduğu zamanları bıraktım;Bursa zamanında hatta Romanya'daki kariyerinde kayda değer bir şeyler olsaydı.Ama olmadı böyle bir durum hiç.

Şimdi bu durum beni endişendiriyor mu peki?Ona da hayır.Çünkü bakıyorum ki Adnan Polat ve yanaşması Adnan Sezgin hala görevdeler.Ama şuna da içerliyorum içten içe.Tugay'a bari el sürmeselerdi diyorum kendi kendime.

Yani sıkıntı hali devam ediyor.Gelecek karanlık ,hafta sonu ondan karanlık.Yüzü önünde Hagi ve Tugay görmek,yine sevinen karşı tarafın taraftarının laflarına maruz kalmak...

Hagi hoşgeldin ama off ,off,off...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Time To Say Goodbye: Frank Rijkaard


Devrim dediler, vizyon dediler, misyon dediler. Frank Rijkaard ve Neeskens'i getirdiler. Gittiği yeri kendine çevirmektense ayak uyduranlar başarılı olur. O sizin deha dediğiniz Rijkaard bunu akıl edemedi herhalde. Profesyonelliğini de alsın gitsin bi zahmet. İmparator geldi diye haberler çıkıyor. Gel de kurtar bizi topraaam...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Rijkaard; Bit Artık


Dün akşamki Ankaragücü maçının ardından bir maç yazısı yazmaya gerek yok. Bu konuda artık biz artık kendimizi tekrar etmeye başlıyoruz. Benim söyleyeceklerim Rijkaard'ın istifaya davet edilmesi, Terim sesleri ve bazı futbolcular hakkında olacak.

Rijkaard'a hep sabır gösterildi. Galatasaray'ın başında sezon başından beri kendisinin altını oyan oyuncuları hala sahada tutan, kadroya alınmayınca kendisine gider yapan Servet'e bel bağlayan, prensipsiz, basiretsiz bir adam var. Dün stadda özellikle Sarp-Servet-Balta triosunu izledim. Maç içinde top kendisinden gidince sadece izleyen 3 adam. Kim olursa olsun, ne olursa olsun, hiçbir futbolcu Galatasaray'a bu şekilde saygısızlık yapamaz. Bunlara rağmen bu adamları kesemeyen adam da Galatasaray'ın patronu olamaz.

Daha önce "futbolcu kesme lüksüm yok" diyen Rijkaard; geçen hafta Servet'i kesmişti. Peki bu hafta neden tekrar oynattın? Senin futbolcu kesme lüksün yoksa kimin böyle bir lüksü var peki? Bu saydığım adamları A2'ye yollasan kim sana karşı çıkabilir. Bilakis azıcık dirayetin, basiretin varmış deriz. Gençlerle sahaya çıksa bundan daha umutlu olurduk Rijkaard için. Transferler konusunda söylenecek bir şey yok. Nasıl E.Güngör'ü, Uğur'u gönderip, Barış, Sarp, Balta, Servet gibi adamları takımda tutmak senin tasarrufunsa, alınan oyuncular da senin tasarrufundur. Bütün bunlardan sonra artık Rijkaard'güle güle demenin zamanı geçti bile. .Kendi sonunu kendi hazırladı.

Taraftara gelince; Galatasaray taraftarını ne istediğini, ne gerektiğini herkesten iyi bilir. İmparator Fatih Terim...

17 Ekim 2010 Pazar

Galatasaray Cafe Crown 71 - 53 Erdemirspor(Göksenin-Rochestie-Haluk)



Ligin ilk maçı...Dolu tribünler...Kenarda koç olarak gerçek bir basketbol adamı...

Bu şartlarda başladı maç.Ve savunma yapan bir Galatasaray olacak mesajı ilk periyottan verildi.Belli bir dönemde geriye düşülsede kazanırken zevk veren bir Galatasaray Cafe Crown izledik bugün.Fark 17 sayıya çıktıktan sonra biraz düşüş yaşansa da maçın tamamında çok istekli bir savunma izlemek çok olumluydu.

Bu maç bu seneki takım kimliğininde nasıl olacağının göstergelerini verdi adeta.Savunmada çok istekli olacağımız,Taylor Rochestie'nin gününde olduğunda önemli bir üç sayı tehdidine sahip olacağımız,topu genelde içeriden oynamaya çalışacağımız bu maçla birlikte açık olarak ortaya çıktı.Hocanın Göksenin'e bolca şans vermesi de bu sene genç oyuncuların takıma gerçek anlamda katkı vereceğinin göstergesi idi.


Maç genel olarak olumlu geçti ama üç isim benim için çok özeldi.Göksenin harika bir oyun sergiledi ve gelecek için büyük umut verdi.Rochestie gerçek bir play-maker gibi savunma da çok gayretli oyununu önemli bir dış şut yüzdesi ile birlikte tamamlayarak 21 sayı kaydetti.Haluk rakibin oyunu kafa kafaya getirdiği maçın o kritik bölümlerinde çok önemli bir savunma katkısı sağladı ve bu takım için ne kadar önemli olduğunu gösterdi.

Bunlar ön plana çıkan oyunculardı.Ancak Luksa Andric bu iddialı kadroda daha iyi bir yabancı olamazmıydı dedirtti.Sezon boyunca onu bolca izleme şansımız olacak;ama Luksa özellikle dişli uzunları olan yabancılara karşı etki sağlamayacak gibi gözükmekte.Rancik ise en basit yaptıklarını yapamadı.Geçen seneki sistemde daha çok top alan Rancik ,bu sisteme tam anlamıyla ayak uyduramamış gibi.Umarım düzelir ve geçen sene hayran bırakan performansını tekrardan bizlere izlettirir.


Genel hatları ile güzel geçen maçta Evren'i tekrardan bu formayla izlemek,dolu tribünler görmek çok güzeldi.Maçın sonlarındaki küfürler ise o taraftara hiç yakışmadı.Futbolda yaşanan bir hadiseyi,basketbol salonuna çekmek sahadaki basketbolcuların emeğini de görmemek demek.Bundan sonra umarım böyle şeyler olmaz...

15 Ekim 2010 Cuma

Erman Toroğlu Hadisesi Üzerinden Galatasaray Yönetimi


2005'in Ağustos ayı Ümit Karan bir gün sonra evlenecek,harika bir performans sergilediği bir Malatyaspor maçı sonrası Erman Toroğlu tarafından yenilir,yutulur tarzdan olmayacak bir soruya maruz kalıyor.Sene 2010 Arda Turan yaşadığı bir sakatlık sonrası uzun süre takımını yanlız bırakacak olmanın sıkıntısı içinde iken Erman Toroğlu bu sakatlığı fazla seks yapmaya bağlıyor.Yani Erman Toroğlu bulduğu her fırsatta Galatasaraylı futbolculara ağza alınmayacak ithamlarda bulunmaktan çekinmiyor.Peki bu aşağılık adama Galatasaray yönetimi ne tepki veriyor,ne kadar futbolcusunun arkasında duruyor?

Ne yazık ki Galatasaray yönetimi bu tür durumlarda nezaket kurallarınca yaklaşımlarda bulunmakta.Ercan Saatçi olayında da aynen bu durum geçerliydi,Erman Toroğlu hadisesinde de.Üzülerek söylüyorum ki ne Fenerbahçe ,ne de Beşiktaş,kaptanlarını televizyonlarda ağlatacak duruma getirecek bir olayda internet aracılığı ile bu yorumu yapanı kamuoyuna havale ediyoruz demezdi.Herkes çok iyi biliyorki Aziz Yıldırım,Lig Tv için simgeleşmiş Erman Toroğlu'nu Lig Tv'den kovdurttu.Hem de Erman Toroğlu'nun bu türden yaklaşımlarana Galatasaray kadar maruz kalmamışken.

Arda olayını dikkatli incelediğimizde; Galatasaray yönetimi Arda'nın açıklamalarından sonra resmi siteden açıklama yapmıştır.Yani Arda çıkıp televizyonda o açıklamayı yapmasa ,Galatasaray yönetimi bu olayı çok da fazla büyütmeyecekti.Bu mudur futbolcuyu korumak ,kaptanına sahip çıkmak?Veya doğru olan Aziz Yıldırım açıklama yaptıktan sonra doğru demiştir demek midir?Bu şekilde Galatasaray yönetimi olamaz.Gerçek Galatasaray yönetimi bir zamanların Adnan Polat'ı,Ergun Gürsoy'u,Ali Dürüst'ü hatta Haldun Üstünel'i gibi konuşmanın olduğu an çıkıp ,kulübün hakkında konuşan insana anında Galatasaray'ın büyüklüğünü hissettirebilen yöneticilerle olur.O konuşmayı yaptıran kanala ambargo koydurma gücü olan başkanlarla olur.


Ama bunların hiçbiri mevcut değil bu yönetimde.Tarihin en basiretsiz yönetimi günden güne kulübün değerlerini yitirtmekte.Seyirci Hürriyet'e tepki koyarken,başkan Hürriyet'e özel röportaj vermekte,diğer kulüp başkanları yaptırımlar uygularken ,Galatasaray yönetimi kaptanına hakaret edeni kamuoyuna havale etmekte.Bu nereye kadar devam eder bilmiyorum ama gerçekten çok yazık...

Haftasonu Kuponu


Milli maçların dönüşü olan hafta sonunda günlük kupon yapmak yerine geniş kupon yapmak daha mantıklıdır.Bu yüzden en makul seçenekleri dikkate alarak bir kupon hazırlamaya çalıştık.Bol şanslar bol kazançlar...

116 Köln - B.Dortmund - 2 - 1.70
192 Arsenal - Birmingham 1(h) - 1.60
280 Atl.Madrid - Getafe - Üst - 1.50
286 Beşiktaş - Manisaspor - Üst - 1.50
383 Willem II - PSV - 2(h) - 1.50
385 Kasımpaşa - Trabzonspor -2- 1.60

Toplam Oran: 14.69

13 Ekim 2010 Çarşamba

Emre Belözoğlu Hiç Düşünme...



Milli takım yenilmiş ve milli takımın kaptanı maç sonu çıkıp ne konuşacak diye bekliyorsunuz.Aslında onun edeceği her kelime başından sonuna kadar saçma ve yanlış; ama sonunda milli takımın kaptanlık makamındaki bir şahıs o.Ve sözde futbol filozofu çıkıyor ;bulunduğu konumun farkında olmadan saçmalayıp duruyor.''Milli takımı bırakmayı düşünüyorum ve dostlarımla konuşup karar alacağım.Bu da bir ilk olacak''diyor.

En kestirmeden söylüyorum.Hiç düşünme hemen bırak Belözoğlu...
İki maçta da katkısı olmayan,ikinci maçta duracağı yeri bilmediği için maçın kaybedilmesinde başrol oynayan bir kaptan,arkadaşlarını suçlayarak veda konuşması yapıyorsa bundan sonra zaten bu formayı giymemeli.Üstelik bunu bir yıldır düşündüğünü söylemesi üretemeyen,dağınık milli takımın göstergelerinden biri.Türk futbolu zor bir dönemden geçecek,milli takımın kaptanlığı verilen insan bir senedir kafasında saçma fikirleri ile yaşayacak.Yazık hakikaten çok yazık...


Daha bir hafta öncesinde Galatasaray altyapısını ağzına alan Belözoğlu Cüneyt,Bülent gibi kaptanların yetiştiği bir yuvanın bozuk bir örneği maalesef.Etik ve ahlaki değerlerin noksan olduğu Belözoğlu yeni camiasının potansiyel Selçuk Yulası,Gürcan Bilgiçi.Bu olayda da camiası onu en iyi şekilde koruyacaktır.Yakındır Belözoğlu devam etsin kampanyalarının başlaması.İzleyin,görün...

11 Ekim 2010 Pazartesi

Arda Turan ve Avrupa


Geçtiğimiz hafta içinde, özellikle maçtan önceki günlerde gündemi meşgul eden tek konu Arda'nın pubis sakatlığıydı. Medya suçun milli takımda mı yoksa Galatasaray'da mı olduğunu sorarken, Emre'nin çıkıp sorunun Galatasaray altyapı sahalarında olabileceğini söylemesini izleyen bir haftayı geçirdik.

Arda'nın sakatlığı konusunda birilerini suçlayacak değilim. Yönetimin,teknik heyetin ve Arda'nın bunda suçu mutlaka var. Ancak bana kalırsa en büyük suç Arda'nın kendisinde. Arda saha dışında kendisini seven, beğenen ve pohpohlayan insanların neyi beğendini bilecek kadar zeki bir adam. Ve şu an Türkiye'nin en popüler oyuncusu, ayrıca inanılmaz bir egoya sahip doğal olarak.

Arda'nın yanlışı ise sezon sonunda transfer olmamasıydı. Bugün Galatasaray'ın içinde bulunduğu durum, yönetim zaafiyeti gibi durumlar sürpriz değil. Euro 2008'de patlama yaptığı sezonda Liverpool'un transfer listesinde olan ancak "Galatasaray'da Avrupa'da kupa kaldırmadan gitmem" gibi tutamayacağı bir sözün altına girmesi onu hala burada tuttu. Adnan Polat'ın bu palavrasına bizler gibi Arda da kandı ve gitmedi. O günden bu yana Arda'nın futbolu gün geçtikte geriye giderken bir de müzmin sakatlık problemi baş gösterdi. Arda o zaman bazı şeyleri göze alıp gidemedi. Ağabeyleri ona akıl verirken gitmemesini söylemişti çünkü. Hoş, ağabeylerinin hiçbiri Avrupa'da dikiş tutturamamıştı zaten. Hazır burda popülerken ne işi vardı Arda'nın Avrupa'da? Arda'nın bunları düşünecek kadar aklı yok muydu? Elbette vardı ama o büyüklerinin sözünü dinledi.


Ağabeylerine göre Arda hala kendini geliştirmeli ve üzerine birşeyler koymalı. Avrupa'da bir oyuncu 19-20 yaşına geldiğinde üzerine herşeyi koymuş oluyor zaten. Arda'nın yaşı 23-24 oldu. Bu sakatlık sonrasında formu ne olur bilinmez ama bu sezondan sonra Arda 1 yıl daha Galatasaray'da kalırsa akıbeti Arif, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Emre gibi ağabeylerinden farklı olmaz.

Yurtdışında başarılı olmuş 2 futbolcumuz var. Tugay ve Nihat. Bu oyuncular da gittikleri yerlerin düzenine ayak uydurabilen sosyal oyuncular. Başarılı olamayan diğer oyuncularımızın sorunları ise geldikleri yerde herkesi etraflarında toplayıp gruplaştıkları için gittikleri yerin merkez adamlarına karşı koyamamaları. Onlar hep "takımdaki ağabey" olmuş veya ona itaat etmiş oldukları için, normal sosyal takım düzenine ayak uyduramamışlardır asla. İşte bugün Arda da bu yolda ilerliyor, bu düzeni tam olarak benimsemeye başlamadan Avrupa'ya gitmesi ve Türkiye'deki düzeni unutması gerek.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Milli İşkence



Şimdi hangi Galatasaraylı vatan millet edebiyatı yapabilir?Hangimiz Arda’nın sakatlığına milli görev diyebilir?Evet acı ama gerçek Arda Turan yine milli takımda sakatlandı ve altı hafta yok…

Sabri ,Hakan Balta şimdi de Arda.Bu kadar kolay ve basit bu iş maalesef.Yani milyon dolarlık yatırım yaptığın ,sezonu onun liderliğine göre planladığın kaptanın en asgari sezonun ikinci yarısına kadar yok.Açık konuşmak gerekirse bana kalırsa sezonun da sonu anlamında bu sakatlık.Milli görev uğruna kaptan feda edildi.Şimdi bir soru soralım …Arda Turan neden milli takım kadrosuna sakatlığı geçmeden seçildi.Veya Arda olmadan milli takım Almanya maçına çıkamaz mıydı?

Galatasaray her hattı ile Arda’ya muhtaçken ,milli takımın böyle bir zorunluluğu yok.Ama sakat sakat alıp ,Arda’nın ve Galatasaray’ın kaderi ile oynandı.Yönetim de bu konuda ne dese boş artık.İş işten çoktan geçti.Tekrardan soruyorum…Hangi Galatasaraylı vatan millet edebiyatı yapabilir şu durumda?...

3 Ekim 2010 Pazar

Umutları Tüketen Maç



Maç öncesi olumlu durumlar,olumsuzluklar iç içe, bir aradaydı.Bir yanda dört hafta üst üste kazanmış,zaman zaman da olsa büyük takım olma hüviyetine bürünmüş,az gol yiyen bir Galatasaray.Diğer yanda ise Baros'un sakatlığı,galibiyetlere rağmen Arda'nın bu maçta da oynayamayacak olması ve de Servet'in izahı olmayan kadro dışı bırakılma hadisesi.

Tüm bunlarla başladı Karabük maçı ve daha büyük felaketler olmadan makul şartlarda sonuçlandı.Hakem saçmanın da ötesi bir penaltı vermiş,zemin kötüymüş ,eksiklikler varmış bunların tamamı hikaye bence.Sorun Galatasaray'ın idari ve teknik olarak her geçen gün geriye götürülüyor olması.Yönetimi ile teknik ekibiyle ciddi zaafiyetler yaşamakta Galatasaray.Her geçen gün daha kötüye giden bir takımı izlemek hakikaten çok can sıkmaya başladı.

Klasik bir Anadolu takımına bürünen Galatasaray,çok ama çok kötü bir yolda maalesef.Tüm Galatasaraylılar elini vicdanına koyup söylesin.Stad projesi dışında kısa-orta-uzun vadede Galatasaraylıları heyecanlandıracak herhangi birşey var mı?Sorunun kendi adıma cevabı koskoca bir hayır...

2 Ekim 2010 Cumartesi

Cumartesi Kuponu


İlk maçımız Gladbach – Wolfsburg maçı olacak.Oynadığı 6 maçta 19 gol yiyen ve 10 gol atan Gladbach’ın,güçlü bir hücum hattına sahip olan Wolfsburg’dan da gol barajını aşacak kadar gol yiyeceğini düşünüyorum.Wolfsburg’da Karim Ziani kadroda yok.Sistem düşünenler için 3,55 oranlı handikaplı Wolfsburg galibiyetini öneririm.Ancak benim seçimim Wolfsburg galibiyetinden yana.

Wolfsburg kazanır @1.90


Diğer maçımız Nancy – Lyon maçı.Lige kötü başlayan Lyon toparlanmaya başlıyor.Eksikleri olmasına rağmen Hapoel maçından galibiyetle dönebilen Lyon’un maçlarında her şey olabilir.Nancy’nin bu sezon evinde maç kazanamadığını hatırlatmakta fayda var.Nancy’de Vahirua,Lyon’da ise Briand yok.Bu maçta moralli Lyon’un galip geleceği kanaatindeyim.

Lyon kazanır @2.10


Son seçimim Parma – Milan maçı.Şampiyonlar liginde Ajax’la berabere kalan Milan o maçta birçok pozisyonu değerlendiremedi.Ajax maçında dinlendirilen Ronaldinho’nun bu maçta oldukça etkili olacağını düşünüyorum.Pozisyon sorunu çekmeyen Milan bu maçta da kazanacaktır.

Milan kazanır @1.85