23 Ağustos 2010 Pazartesi

Aykut Erçetin Üzerine


Türkiye'de özellikle 4 büyüklerde kalecilik konusunda uzun yillar Türk kalecilere şans tanınmamıştır.Son 20 yila baktigimizda Fenerbahçe'nin bu konuda daha çok yerlileri tercih ettigini görmekteyiz.Volkan Demirel kaleye geçtiginden beri yabanci bir kalecinin ismi bile telaffuz edilmedi.Türk kalecileri ise genelde kendilerine sans taninmadigini ve bu yüzden Türkiye'de kaleci sorunu yasandigini söylüyor.Bunlari söyleyenlerin basinda ise Aykut Erçetin geliyor.Asagidaki ropörtajda Aykut'un bu konu hakkinda düsünceleri mevcut.

Aykut Galatasaray'a geldiginden beri sans bulamadigindan yakiniyor.Ancak kendisine özellikle Orkun Usak geldiginde uzun bir süre kale teslim edilmisti.Onun disinda Galatasaray'da bulundugu süreçte birçok kez kaleye geçti.Bunlara ragmen kendisini bir türlü kanitlayamayan Aykut,taraftara ve teknik ekiplere bir türlü güven vermedi.Sampiyonlugun kazanildigi 2007 yilinda ligin bitimine 1 hafta kala Sivasspor deplasmaninda neredeyse takimi sampiyonluktan edecegini unutmamak lazim.Aykut buldugu sanslari her zaman olumsuz kullanmistir ve artik Galatasaray'a faydasi dokunmayacagi kesinlesmistir.

Bu sartlar altinda düsünürsek; Rüstü Barcelona'ya gittiginde yaptigi hatalardan sonra kaleyi henüz çocuk denebilecek Valdes'e teslim eden Rijkaard'in bu sezon da kaleyi Ufuk Ceylan'a verecegini düsünüyordum.Valdes'in hatalarina sabrederek onun bugünkü yerlere gelmesine olanak taniyan Rijkaard bunu neden Ufuk Ceylan'a yapmiyor anlamis degilim.Aykut'da bizim göremedigimiz ne görüyor acaba? Bir diger konu da Galatasaray'in yillarca kalesini bile emanet etmedigi Nezihi Bologlu'na kalecilerini emanet etmesi konusudur.Kalecilikte tecrübenin çok önemli oldugunu düsünürsek,hiç tecrübesi olmayan Nezihi yerine kaleci antrenörünün Taffarel gibi bir isim olmasi gerekiyor.Rijkaard'in aklindan neler geçitigini tahmin etmek oldukça zor.

1 Ağustos 2010 Pazar

Nereden Başlasam Bilmiyorum: Galatasaray - OFK Belgrad


Galatasaray'ın eleştirilecek o kadar çok yönü var ki nereden başlayacağımı bilmiyorum.Yönetim,futbolcular, teknik ekip, sağlık ekibi ve hatta taraftarlar bile eleştirilebilir. OFK maçıyla ilgili bir durum değil bu aslında. Mevzuyu daha önceki yazılarımda da ele almıştım. Fakat artık başından beri bu takıma bir şey veremez dediğimiz Frank Rijkaard'a inanan var mıdır? Bugüne kadar ona inanan, güvenen ve destek verenlerin hala birşeyler yapabileceğine inandığını da sanmıyorum.

Öncelikle Barış-Sarp-Ayhan orta sahasıyla bu maça çıkmasını hazmedemiyorum. Şimdi bazı arkadaşlar elinde oyuncu yok, Rijkaard ne yapsın diyebilirler. Peki neredeyse 3,5 haftadır takımla birlikte kampa katılmış olan Lorik Cana neden bu maçta oynamaz? Tüm hazırlık maçlarında oynatılan Musa Çağıran neden 18'e bile giremez. İki yıldır bu takıma girmesi beklenen Emre Çolak neden oynamaz? Bütün bunlar Rijkaard'ın suçudur ve Rijkaard'ın kanımca felsefesi, yere batasıca total futbolu falan da yok. İyi bir teknik adam olsaydı 2 yıldır tek forvetle ve 4-3-3 gibi Galatasaray'ın oyun karakterine tamamen ters bir taktikle oynamazdı. Galatasaray her zaman-özellikle Ali Sami Yen'de- önde basar, kim olursa olsun rakibine baskı kurar ve en önemlisi 4-4-2 oynar. OFK gibi kendinden 3-4 gömlek küçük bir takıma karşı baskı bile kuramayan Galatasaray Rijkaard'ın aslında bir oyun felsefesinin falan olmadığını ayyuka çıkarmıştır. Oyuna yaptığı tek hamle 60-65'te forvet çıkarmak ve takımı forvetsiz bırakmak olan ve ikinci bir taktik planı olmayan Rijkaard Galatasaray'ı 10 yıl geriye götürüyor. Geçen sene yaşanan forvet sıkıntısı bu sene de patlak verecek gibi duruyor. Velev ki Mehmet Batdal sakatlansın, vay o zaman bu takımın haline. 3-4 yıl önce bu takımda Hakan Şükür, Necati, Ümit Karan ve Hasan Kabze gibi 4 tane yerli forvet vardı, daha da ötesi Iliç, Hasan Şaş gibi hücuma dönük isimler vardı. Geçen sene Baros sakatlanınca Arda, Aydın gibi isimler forvet oynamak zorunda kaldı. Galatasaray'a acı çektirdi Rijkaard. Rijkaard devrim yapacak diye umutlanan arkadaşlar daha çok bekleyecekler. Nitekim Galatasaray'ın yıllarca nasıl başarılı olduğunu biliyoruz. Rijkaard zaten Avrupa'dan yavaş yavaş izleri silinmeye yüz tutan Galatasaray'ı daha da geriye götürüyor. Bence en büyük devrim Rijkaard'ın gönderilmesidir.

Öte yandan, ben Barış Özbek'e kim, nasıl lisans vermiş anlamıyorum. Uğur Uçar, Emre Güngör, Özgürcan, Anıl Karaer gibi isimler bu takımdan gönderilmişse ve Barış hala ilk 11 oynuyorsa bana kimse Rijkaard'ı savunamaz. Rijkaard futboldan anlayan bir adam olsa Barış'ı bedelsiz gönderirdi. PAF takımdan 15 yaşında çocuğu oynatmak Barış'tan daha mantıklı. Ayhan'a gelince, ondan zaten çok bir şey beklemiyordum. Yaptığı ve yapacağı bellidir Ayhan'ın. Onun suçu değil.

AYKUT ÇIKMAZI

Mondragon'dan sonra takıma adam gibi bir kaleci gelmemesi bile Aykut'un gitmesi gerektiğini gösteren bir unsur. Yaklaşık 8 yıl bir takımda kalıp da hala güven kazanamamış bir kaleciyi takımda tutmak tamamen bir yönetim ciddiyetsizliğidir. Son 3 yılda 2.kez takımı Avrupa'dan etmeye hazırlanan Aykut'un oynadığı her maçta muhakkak hata yapması veya yapmaya hazır olması artık yönetim hariç herkesi çileden çıkardı. Ufuk Ceylan'ı kulübede körelteceklerse kiraya vermeleri daha mantıklı çünkü o, yeterli olmasa da Aykut kadar yeteneksiz değil ve gelişmeye açık. Ya kaleyi teslim edin ya da satın gitsin.

TARAFTAR

Son olarak, 3 yıldır alınan başarısızlıklardan mıdır bilinmez Galatasaray taraftarının da takım gibi birbirinden kopuk, maçta uyuyan bir güruh olduğunu görmüş olduk. Bir taraf diğerine laf atıyor, diğer taraf farklı bir marş söylüyor, bir taraf ise sadece maçı takip ediyor. Gol pozisyonuna girerken bile ses yükselmiyor statta. Yazının sonunda aşağıda vereceğim videoyu dikkatle takip etmenizi rica ediyorum. Galatasaray'ın ilk golünde ceza sahası içinde 8 Galatasaray'lı var, Iliç'in attığı 2. ve 3. golde ise gol gelmeden saniyeler önce seyircinin yükselen sesine dikkat edin. Bir de şimdiyi düşünün farkı göreceksiniz.