20 Aralık 2010 Pazartesi

Konyaspor - Galatasaray

Daha önce Aydın Yılmaz'ın şampiyonluk yolunda önemli bir 3 puan kazandırdığı Konya deplasmanında bu sefer bir başka genç oyuncumuz Anıl Dilaver'in,yine son dakikalardaki golüyle galip geldik.Bu sefer tabi şampiyonluk yolundaki önemli bir galibiyet değildi.

Bütün bunlar bir yana Hagi'nin Galatasaray üzerinde neler yapmaya çalıştığını anlama konusunda hala yetersizim sanırım.Çoğu blogger arkadaşlarımız Hakan Balta'nın oynadığı o bölgede 3 maçta 2 gol 1 asist yaptığını ve hatta Manisaspor'da da o bölgede yaptığından falan bahsederek Hagi'nin ne kadar doğru bir seçim yaptığını anlatıyor.Merak ettiğim şey ise forvette mecburiyetten Anıl'ı deniyorsan ve "ben gençlere güveniyorum" mesajı vermek istiyorsan,orta sahada neden Musa veya Cumhur'u denemiyorsun da Hakan Balta'yı oraya koyuyorsun sorusunun cevabıdır.Hagi'ye olan sevgimiz ne olursa olsun bitmez.Ancak devre arasında revizyon yapmayı planlıyorum dedikten sonra hala Serdar Özkan'dan medet ummak neyin nesi? Zaten lig falan gitmiş,bugün oynadığımız futbola bakınca,Ayhan'ın yerine Musa olsaydı hiçbir şey farketmeyeceğini herkes biliyor.Buna rağmen Ayhan yerine gelecek sezonun temeline atmak adına Musa-Cumhur gibi gençleri neden oynatmaz Hagi? Bu soruların cevabı var mı onu da bilmiyorum.

Bir diğer konuda Lorik Cana mevzusu.Uzun zamandır söylüyoruz.Galatasaray'da bir oyuncu rakiple tartıştığında kimse destek çıkmıyor diyoruz.Bugün Cana çıktı ve bence gerekeni yaptı.Kendisini hiç sevmem ama Aydın'ın da bu konuda hakkını teslim ederim.O hengamede Balta,Ayhan,Çağlar falan ayırmaya çalışırken gidip Kere'nin boğazına sarılması da benim için gamsız denilen Aydın'ın da bu ruha sahip olduğunu gösterir.Cana'nın pozisyonla ilgisi yokken kırmızı kart görmesini eleştirenleri de anlarım ancak herkes bilmeli ki bu adam takım arkadaşı boğuşurken kenarda durup seyrederse kendisinden utanacak bir adamdır,kısacası adam gibi adamdır... Ruhsuzlara ders ola...

9 Aralık 2010 Perşembe

Gerçek Galatasarayı Tekrardan Görmek Umuduyla (Asker Molası)



İnsan hayatı iniş çıkışlar ile doludur.Kimi zaman görkemli çıkışlar yaşar insan;kimi zaman da dibi tam anlamıyla görür.Ama ideal insan her seferinde zirveyi ve dibi yaşayabileceğini düşünen insandır.Çünkü her çıkışın inişi;her inişin de çıkışı hayatın içinde saklıdır.İnsan hayatı böyleyken hayatın farklı olguları da aynen böyle bence.Dibi ve zirveyi beraber barındırmakta.

İşte renklerine aşık olduğumuz takım Galatasarayımız da bugün dibi görmüş durumda.1986 öncesi dönemde 14 sene süren şampiyonluk hasretinin hüküm sürdüğü dönemler gibi,1996 öncesi darmadağınık bir durumda olduğumuz gibi dibi görmüş durumdayız.Ama çok da iyi biliyoruz ki bu camia 14 senenin ardından Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı final gördü;1996 sonrasındaki dönemde Uefa Kupası’nı ,Süper Kupa’yı aldı.Türkiye’nin Avrupa ve Dünya’daki yüzü oldu.Yani bu taraftar bu kötü durumların sonunda yaşanabilecek en büyük mutlulukları da yaşadı ve bunları bu camianın başarabileceğinin farkında.Ama…

Ama bu sefer durum çok farklı.Galatasaray yanlış insanların elinde.Galatasaray futbol takımı bu camianın adına yakışmayan,büyüklüğünü kavrayamamış oyuncularla dolu,ve de Galatasaray gerçek bir liderin eksikliğini duymakta.İlk iki durum ciddi sorunlar ama gerçek bir lider;yani her şeyi ile bir sistem oturtacak bir antrenör bu iki durumu da çözebilir.Derwall,Terim,hatta ilk dönemindeki Feldkamp gibi bir hoca ile yeniden çıkış yaşanabilinir. Futbolculuğuna hayran olduğumuz,ve daima gerçek bir futbol kahramanımız olacak Hagi şu an teknik direktörümüz ;ancak o da bu durumdan bizi çıkartacak isim değil maalesef.Maalesef ki Adnanlar her türlü yanlışa rağmen görevdeler.Ve de daha acısı ve üzücüsü bunlardan kurtulacağız, ve şu gelecek işte diye bizi heyecanlandıracak bir isim yok.Kısacası mevcut durumda can sıkıcı noktalar çok ve maalesef ki umut ışığı yok.


Ancak her şeye rağmen Galatasaraylı olmak çok farklı bir duygu.Üzülsek de ,kahretsek de,sabır sınırlarımız zorlansa da biz Galatasaraylıyız.Bağımlı olmak var Galatasaraylılıkta,renklere aşık olma duygusu var Galatasaraylılıkta.O yüzden de güzel günleri beklemek var önümüzde şimdi.Ve de şu mısraları dinlemek zamanı şimdi:

Yollar buzlu, dikenli, taşlı olsa da
Bastığın yer üzüntülerle dolsa da
Sel, çığ, ateş önünde her ne olsa da
Cimbom gülerek yürür
Haydi haydi haydi cimbom
Haydi haydi haydi cimbom
Haydi haydi haydi cimbom
Cimbom başı dik yürür


Bu benim askere gitmeden önceki son yazım.Belki 5 ay boyunca yazı yazamayacağım.Yazının da genelinden anlaşılacağı üzere bir hüzün havası var ben ve Galatasaray’da.Ama inşallah bu sene yeniliklerin tohumu güzel atılır,yeni stad ile savaşan,bizi mutlu eden Galatasaray tekrardan sahalara döner.Burak benim sesim olacak bu beş ayda.Onu okumaya devam edin.

Şimdilik kendinize iyi bakın renkdaşlar…

1 Aralık 2010 Çarşamba

Elano: Herkes Kendi Yoluna Gider

Ben şu aşamada Elano'nun satılmasına asla karşı değilim,bilakis iyi ki gitti.Fakat Elano'nun 2.9 milyona Santos'a gittiği haberini resmi siteden sanki marifetmiş gibi "şu kadar paradan vazgeçti" diye açıklayan ve akıllarınca cahil civelek taraftara "zarar etmedik" mesajı vermeye çalışan köylü kurnazlığındaki bir yönetime diyecek laf bulamıyorum artık.

Elano gitsin,eyvallah.İliç gittiğinde daha çok üzülmüştüm.Lafı fazla uzatmıcam,Galatasaray'ın isim yapmış adamlara ihtiyacı yok.Sistemli bir yapılanma olduktan sonra yıldız diye bir şey yok.Örneğin Afellay çok mu iyi adam? Bence vasatın üstünde bir yetenek ancak Barcelona'ya gittiğinde yıldız gibi oynayacak.Sistemin varsa ve doğruysa,kimi koyarsan koy yıldız olur.Bülent Korkmaz,Hakan Ünsal,Capone,Okan,Ümit Davala gibi oyuncular çok mu büyük yıldızlardı? Elbette hayır; ancak bir sistemin içinde var oldular,tamamlayıcı unsur oldular.Neyse dediğim gibi yapılanma kökten olsun,yıldız falan istemiyoruz artık,sistem istiyoruz.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails